Evet, üç elif ittihad etmezse, üç kıymeti var. Sırr-ı adediyet ile ittihad etse, yüz on bir kıymet alır. Dört kere dört ayrı ayrı olsa, on altı kıymeti var. Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksat ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dört bin dört yüz kırk dört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi, hakikî sırr-ı ihlâs ile, on altı fedakâr kardeşlerin kıymet ve kuvvet-i mâneviyesi dört binden geçtiğine, pek çok vukuat-ı tarihiye şehadet ediyor.

Bu sırrın sırrı şudur ki: Hakikî, samimî bir ittifakta herbir fert, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on hakikî müttehid adamın herbiri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda mânevî kıymeti ve kuvvetleri vardır. HAŞİYE

ÜÇÜNCÜ DÜSTURUNUZ

Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz.


Evet, kuvvet haktadır ve ihlâstadır. Haksızlar dahi, haksızlıkları içinde gösterdikleri ihlâs ve samimiyet yüzünden kuvvet kazanıyorlar.

Evet, kuvvet hakta ve ihlâsta olduğuna bir delil, şu hizmetimizdir. Bu hizmetimizde bir parça ihlâs, bu dâvâyı ispat eder ve kendi kendine delil olur. Çünkü, yirmi seneden fazla kendi memleketimde ve İstanbul’da ettiğimiz hizmet-i ilmiye ve diniyeye mukabil, burada, yedi sekiz senede yüz derece fazla edildi. Halbuki, kendi memleketimde ve İstanbul’da, burada benimle çalışan kardeşlerimden yüz, belki bin derece fazla yardımcılarım varken, burada ben yalnız, kimsesiz, garip, yarım ümmî; insafsız memurların tarassudat ve tazyikatları altında, yedi sekiz sene sizinle ettiğim hizmet, yüz derece eski hizmetten fazla muvaffakiyeti gösteren mânevî kuvvet, sizlerdeki ihlâstan geldiğine kat’iyen şüphem kalmadı.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Evet, sırr-ı ihlâs ile samimî tesanüd ve ittihad, hadsiz menfaate medar olduğu gibi, korkulara, hattâ ölüme karşı en mühim bir siper, bir nokta-i istinaddır. Çünkü ölüm gelse, bir ruhu alır. Sırr-ı uhuvvet-i hakikiye ile, rıza-yı İlâhî yolunda, âhirete müteallik işlerde kardeşleri adedince ruhları olduğundan, biri ölse, “Diğer ruhlarım sağlam kalsınlar. Zira o ruhlar her vakit sevapları bana kazandırmakla mânevî bir hayatı idame ettiklerinden, ben ölmüyorum” diyerek, ölümü gülerek karşılar. Ve “O ruhlar vasıtasıyla sevap cihetinde yaşıyorum, yalnız günah cihetinde ölüyorum” der, rahatla yatar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirminci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi İkinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öldükten sonra yaşanacak olan sonsuz hayat
cihet : taraf, yön
dâvâ : kutsal bir iddiayı insanlara duyurma gayreti
düstur : kural
elif : Arap alfabesinin ilk harfi
garip : yalnız, yabancı
hadsiz : sınırsız, sayısız
hak : doğru, gerçek
hakikî : asıl, gerçek
hizmet-i ilmiye ve diniye : ilim ve din hizmeti
idame etme : devam ettirme, sürdürme
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme; samimiyet
insafsız : vicdansız
İstanbul :
ittifak : anlaşma, birlik
ittifak-ı vazife : aynı görevde birleşme
ittihad : birlik, birleşme
ittihad-ı maksat : aynı hedefte birleşme
kıymet : değer
kuvvet-i mâneviye : mânevî güç
mânevî : maddî olmayan, mânâya ait
medar : dayanak noktası, kaynak
menfaat : fayda, yarar
mukabil : karşılık
mühim : önemli
müteallik : alakalı, ilgili
müttehid : aynı noktada birleşen
nokta-i istinad : dayanak noktası
rıza-yı İlâhî : Allah’ın rızası
sair : diğer
samimî : içten, gönülden
sırr-ı adediyet : sayısal değer
sırr-ı ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme değeri
sırr-ı uhuvvet : kardeşlik sırrı
sırr-ı uhuvvet-i hakiki : gerçek kardeşlik esprisi
siper : arkasına saklanılacak şey
şehadet etmek : şahitlik etmek
tarassudat : göz altında tutma çalışmaları
tazyikat : baskılar, sıkıntılar
tesanüd : dayanışma
tevafuk : uygunluk
ümmî : okuma-yazma bilmeyen, tahsil görmemiş
vasıtasıyla : aracılığıyla
vukuat-ı tarihiye : tarihî olaylar
Yükleniyor...