HAŞİYE ،اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ الَّذِى دَلَّ عَلٰى وُجَوبِ وُجُودِهِ
وَدَلَّ النَّاسَ عَلٰى اَوْصَافِ وَالْبُرْهَانُ جَلاَلِهِ وَجَمَالِهِ وَكَمَالِهِ، وَشَهِدَ عَلٰى أَنَّهُ وَاحِدٌ فَرْدٌ صَمَدٌ:

اَلشَّاهِدُ الصَّادِقُ وَالْبُرْهَانُ الْمُصَدَّقُ النَّاطِقُ الْمُحَقّقُ

سَيّدُ اْلاَنْبِيَاءِ وَالْمُرْسَلِينَ. اَلْحَاوِى لِسِرِّ إِجْمَاعِهِمْ وَتصْدِيقِهِمْ وَمُعْجِزَاتِهِمْ.

وَاِمَامُ اْلاَوْلِيَاءِ وَالصِّدِّيقِينَ. اَلْحَاوِى لِسِرِّ إِتّفَاقِهِمْ وَتحْقِيقِهِمْ وَكَرَامَاتِهِمْ.

ذُو اْلاِرْهَاصَاتِ الْخَارِقَةِ وَالْمُعْجِزَاتِ الْباَهِرةِ وَالْبَراَهِينِ الْقاَطِعَةِ الْواَضِحَةِ.

ذُو اْلاَخْلاَقِ الْعَالِيَةِ فِى ذَاتِهِ. وَالْخِصَالِ الْغَالِيَةِ فِى وَظِيفَتِهِ. وَالسَّجَايَا السَّامِيَةِ فِى شَرِيعَتِهِ

مَهْبَطُ الْوَحْىِالرَّباَنِى بِاِجْمَاعِ الْمُنْزِلِ بِتَوْفِيقٍ لَهُ. وَالْمُنْزَلِ بِاِعْجَازِهِ. وَالْمُنْزَلِ عَلَيْهِ بِقُوَّةِ إِيمَانِهِ. وَالْمُنْزَلِ إِلَيْهِمْ بِكُشُوفِهِمْ وَتَحْقِيقَاتِهمْ.

سَيَّارُ عَالَمِ الْغَيْبِ وَالْمَلَكُوتِ.

مُشَاهِدُ اْلأَرْوَاحِ وَمُصَاحِبُ الْمَلٰئِكَةِ مُرْشِدُ الْجِنِّ وَاْلاِنْسِ.

وَاَنْوَرُ ثَمَراَتِ شَجَرَةِ الْخِلْقَةِ.

AÇIKLAMA

Ezelden ebede her türlü hamd, Allah’a mahsustur. Onun varlığının vâcib olduğuna öyle bir zat delâlet eder, HAŞİYE insanlara Onun celâl ve cemal ve kemalinin sıfatlarını öyle bir zat ilân eder ve Onun birliği bütün kâinatı kaplamış Vâhid ve kâinatı bir şehir gibi bir birlik içinde yaratan Ferd ve Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmadığı halde herşeyin Kendisine ihtiyacını arzettiği Samed olduğuna öyle bir zat şahitlik eder ki, o

• bütün kâinatın ve bütün peygamber ve evliyanın tasdikiyle doğrulanmış en doğru şâhit ve bütün tahkik ehlinin tahkikleriyle teyit edilmiş konuşan delil,

• bütün peygamber ve resullerin icmâ ve tasdik ve mucizelerinin sırrına mazhar olan efendisi,

• bütün evliya ve sıddıkların ittifak ve tahkik ve kerametlerini ihtiva eden imamı,

• daha peygamber olmadan peygamber olacağını gösteren harika irhasat ve bâhir mucizeler ve kesin ve açık deliller sahibi,

• zâtında güzel hasletlerin en son mertebelerini, vazifesinde yüksek ahlâkı, şeriatında en yüksek seciyeleri câmi,

• Kur’ân’ı indiren celâl sahibi Zâtın başarılı kılması ve Kur’ân’ın i’câzı ve kendisine Kur’ân inen zâtın ona kuvvetli imanı ve Kur’ân’ın muhatabı olan ümmetinin keşif ve tahkiklerinin icmâıyla, Rabbânî vahyin mazharı,

• gayb âlemini ve melekût âlemini seyir ve temâşâ eden,

• ruhları müşahede ve meleklere refakat eden ve cin ve insanların mürşidi olan,

• yaratılış ağacının en münevver meyvesi...

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Bu makamın izahı On Dokuzuncu Mektup olan Mucizat-ı Ahmediyenin âhirindedir. Şu makamın herbir kaydı ve herbir kelimesi risalet-i Ahmediyenin (a.s.m.) birer deliline işaret eder ve Kur’ân-ı Hakîmin kelâmullah olduğuna dair olan burhanlara ima eder. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm ile Kur’ân, her ikisi vahdaniyet-i İlâhiyeye birer gayet parlak delil olarak burada zikredilmiştir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Üçüncü Bab / Sonraki Risale: Beşinci Bab
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhir : son
Aleyhissalatü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
burhan : sağlam ve sarsılmaz delil, kanıt
ima : işaret
Kelâmullah : Allah’ın kelamı, Kur’ân
Kur’ân-ı Hakîm : hikmetli Kur’ân; her âyet ve sûresinde sayısız hikmetler bulunan Kur’ân
makam : yer
mu’cizât-ı Ahmediye : Hz. Muhammed’in mu’cizeleri
risalet-i Ahmediye : Hz. Muhammed’in peygamberliği
vahdâniyet-i İlâhiye : Cenâb-ı Allah’ın birliği
zikretmek : anmak, belirtmek
Yükleniyor...