Yirmi Yedinci Nükte

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ - اِنَّ النَّفْسَ َلاَمَّارَةٌ بِالسُّوۤءِ 1

Meâli: HAŞİYE “Nefis daima kötü şeylere sevk eder” âyetinin, hem de اَعْدٰى عَدُوِّكَ نَفْسُكَ الَّتِى بَيْنَ جَنْبَيْكَ mânâ-yı şerifi: “Senin en zararlı düşmanın, nefsindir” 2 hadisinin bir nüktesidir.

Tezkiyesiz nefs-i emmâresi bulunmak şartıyla, kendi nefsini beğenen ve seven adam başkasını sevmez. Eğer zâhirî sevse de samimî sevemez; belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever. Daima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır. Ve kusurunu nefsine almaz, belki avukat gibi kendini müdafaa ve tebrie eyler. Mübalâğalarla, belki yalanlarla nefsini medih ve tenzih ederek, adeta takdis eder ve derecesine göre, 3 مَنِ اتَّخَذَ اِلٰـهَهُ هَوٰيهُ âyetinin bir tokadını yer.

Temeddühü ve sevdirmesi ise, aksülâmelle istiskali celb eder, soğuk düşürtür. Hem amel-i uhrevîde ihlâsı kaybeder, riyâyı karıştırır. Âkıbeti görmeyen ve neticeleri düşünmeyen ve lezzet-i hazıraya müptelâ olan hisse ve hevâ-yı nefse mağlûp olup, yolunu şaşırmış hissin fetvâsıyla, bir saat lezzet için bir sene hapiste yatar. Bir dakika gurur veya intikam yüzünden on sene ceza görür. Adeta, ders aldığı Amme cüz’ünü birtek şekerlemeye satan havâi bir çocuk gibi, elmas kıymetinde bulunan hasenâtını, hissini okşamak için ve hevâsını memnun etmek için ve hevesini tatmin etmek için, ehemmiyetsiz cam parçaları hükmündeki lezzetlere, enâniyetlere vesile edip, kârlı işlerde hasâret eder.

اَللّٰهُمَّ احْفَظْنَا مِنْ شَرِّ النَّفْسِ وَالشَّيْطَانِ وَمِنْ شَرِّ الْجِنِّ وَاْلاِنْسَانِ 4

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Yusuf Sûresi, 12:53.
HAŞİYE : Bu parçanın da herkese faydası var.
2 : el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:143; Gazâlî, İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn, 3:4.
3 : “Hevâ ve heveslerini kendisine mâbud edinen kimse...” Furkan Sûresi, 25:43.
4 : Allahım! Bizi nefsin, şeytanın, cinin ve insanın şerrinden muhafaza et.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Yedinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Dokuzuncu Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âkıbet : netice, son
aksülâmel : ters tepki gösterme
amel-i uhrevî : âhirete yönelik gerçekleştirilen iş, hizmet
Amme cüz’ü : Amme Sûresiyle başlayan Kur’ân-ı Kerim’in son cüz’ü
âyet : Kur’ân’da yer alan her bir cümle
celb etmek : çekmek
enâniyet : benlik
fetvâ : hüküm verme
hadis : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hasâret : zarar
hasenât : iyilikler, sevaplar
havâi : hoppa, uçarı
hevâ : gelip gecici arzu ve istekler
hevâ-yı nefis : nefsin arzuları
heves : gelip geçici arzu ve istek
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme
istiskal : hoşnutsuzluğu belli ederek karşı tarafı çekilmez görme
lezzet-i hazıra : şu anki lezzet, hemen elde edilen lezzet
mağlûp olmak : yenilmek
mânâ-yı şerif : değerli ve şerefli anlam
meâl : açıklama, anlam
medih : övgü
mübalâğa : abartı
müptelâ : bağımlı
nefis/nefs-i emmâre : insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere teşvik eden duygu; kişinin kendisi
nükte : derin ve ince anlamlı söz
riyâ : iki yüzlü olma
sevk etmek : yönlendirmek
takdis : her türlü kusur ve eksiklikten arındırma, kutsama
tebrie etmek : kusur ve noksandan uzak tutma
temeddüh : böbürlenme
tenzih : eksik ve çirkinliklerden arınmış tutma
tezkiyesiz : nefsi temize çıkarmaksızın
vesile : aracı
zâhirî : görünüşte
Yükleniyor...