1. Müsbet hareket etmektir ki, yani, kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adâveti ve başkalarının tenkîsi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin, onlarla meşgul olmasın.

2. Belki, daire-i İslâmiyet içinde, hangi meşrepte olursa olsun, medar-ı muhabbet ve uhuvvet ve ittifak olacak çok rabıta-i vahdet bulunduğunu düşünüp ittifak ederek,

3. Ve haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise, “Mesleğim haktır,” yahut “daha güzeldir” diyebilir. Yoksa, başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini ima eden “Hak yalnız benim mesleğimdir” veyahut “Güzel benim meşrebimdir” diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek,

4. Ve ehl-i hakla ittifak, tevfik-i İlâhînin bir sebebi ve diyanetteki izzetin bir medarı olduğunu düşünmekle,

5. Hem ehl-i dalâlet ve haksızlık, tesanüd sebebiyle, cemaat suretindeki kuvvetli bir şahs-ı mânevînin dehâsıyla hücumu zamanında, o şahs-ı mânevîye karşı, en kuvvetli ferdî olan mukavemetin mağlûp düştüğünü anlayıp, ehl-i hak tarafındaki ittifak ile bir şahs-ı mânevî çıkarıp, o müthiş şahs-ı mânevî-i dalâlete karşı hakkaniyeti muhafaza ettirmek,

6. Ve hakkı, bâtılın savletinden kurtarmak için,

7. Nefsini ve enâniyetini,

8. Ve yanlış düşündüğü izzetini,

9. Ve ehemmiyetsiz, rekabetkârâne hissiyatını terk etmekle ihlâsı kazanır, vazifesini hakkıyla ifa eder. HAŞİYE

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Hattâ, hadis-i sahihle, âhirzamanda İsevîlerin hakikî dindarları ehl-i Kur’ân ile ittifak edip, müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi; şu zamanda dahi ehl-i diyanet ve ehl-i hakikat, değil yalnız dindaşı, meslektaşı, kardeşi olanlarla samimî ittifak etmek, belki Hıristiyanların hakikî dindar ruhanîleriyle dahi, medar-ı ihtilâf noktaları muvakkaten medar-ı münakaşa ve nizâ etmeyerek, müşterek düşmanları olan mütecaviz dinsizlere karşı ittifaka muhtaçtırlar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dokuzuncu Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Birinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adâvet : düşmanlık, kin
âhirzaman : kıyamete en yakın olan zaman dilimi
bâtıl : doğru olmayan, hak olmayan
cemaat : topluluk, grup
cihet : yön, şekil
daire-i İslâmiyet : İslâm dairesi
dehâ : olağanüstü zekâ ve akıl
diyanet : dine ait olan
düstur : kural
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapanlar, inançsız kimseler
ehl-i diyanet : dindar kişiler
ehl-i hak : doğru ve hak yolda olan kimseler
ehl-i hakikat : doğru ve hak yolda olan kimseler
ehl-i Kur'ân : Kur’ân’ın yolundan gidenler
enâniyet : benlik, gurur
hadis-i sahih : hakkında şüphe edilmeyen ve doğruluğu kesin olarak bilinen Peygamberimizin sözleri
hak : doğru, gerçek
hakkaniyet : doğruluk, haklı olmak
hissiyat : hisler, duygular
ifa etmek : bir işi gerçekleştirmek, yerine getirmek
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme
ima eden : işaret eden, dolaylı olarak ifade eden
insaf : vicdana uygun davranış
İsevî : Hıristiyan
ittifak : anlaşma, birlik
izzet : değer, itibar, şeref
medar : dayanak noktası, kaynak
medar-ı ihtilâf : anlaşmazlık, uyuşmazlık sebebi
medar-ı muhabbet : sevgi kaynağı
medar-ı münakaşa : tartışma sebebi
meslek : yol, metod
meşrep : mânevî zevk ve haz alınan yol, metod
muhabbet : sevgi
muhafaza : koruma
mukavemet : dayanma, karşı koyma
muvakkaten : geçici olarak
müsbet : olumlu
mütecaviz : saldırgan, haddi aşan
nefs : insanı maddî zevk ve isteklere sevk eden duygu
nizâ : kavga, uyuşmazlık
rabıta-i vahdet : birlik bağı
rekabetkârâne : rekabet edercesine
ruhanî : Hıristiyan din adamı
savlet : şiddetli hücum
suret : biçim, şekil
şahs-ı mânevî : belli bir kişi olmayıp bir topluluktan meydana gelen manevî kişilik
şahs-ı mânevî-i dalâlet : inkârcılığı yaymaya çalışan kişilerden oluşan manevî kişilik
tenkîs etme : değerini düşürme, eksik görme
tesanüd : dayanışma
tevfik-i İlâhî : Allah’ın yardım ederek başarılı kılması
uhuvvet : kardeşlik
zındık : dinsiz
Yükleniyor...