İşte, en ednâ tabaka-i hayat olan hayat-ı nebâtiyenin mevti böyle mahlûk, hikmetli ve intizamlı olsa, tabaka-i hayatın en ulvîsi olan hayat-ı insaniyenin başına gelen mevt, elbette, yeraltına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yeraltına giren bir insan da âlem-i berzahta elbette bir hayat-ı bâkiye sünbülü verecektir. Amma mevt nimet olduğunun ciheti ise, çok vücuhundan dört vechine işaret ederiz.

Birincisi: Ağırlaşmış olan vazife-i hayattan ve tekâlif-i hayatiyeden âzâd edip, yüzde doksan dokuz ahbabına kavuşmak için âlem-i berzahta bir visal kapısı olduğundan, en büyük bir nimettir.

İkincisi: Dar, sıkıntılı, dağdağalı, zelzeleli dünya zindanından çıkarıp, vüs’atli, sürurlu, ıztırapsız, bâki bir hayata mazhariyetle, Mahbûb-u Bâkînin daire-i rahmetine girmektir.

Üçüncüsü: İhtiyarlık gibi, şerâit-i hayatiyeyi ağırlaştıran birçok esbab vardır ki, mevti, hayatın pek fevkinde nimet olarak gösterir. Meselâ, sana ıztırap veren pek ihtiyar olmuş peder ve validenle beraber, ceddin cedleri, sefalet-i halleriyle senin önünde şimdi bulunsaydı, hayat ne kadar nikmet, mevt ne kadar nimet olduğunu bilecektin. Hem meselâ, güzel çiçeklerin âşıkları olan güzel sineklerin, kışın şedâidi içinde hayatları ne kadar zahmet ve ölümleri ne kadar rahmet olduğu anlaşılır.

Dördüncüsü: Nevm, nasıl ki bir rahat, bir rahmet, bir istirahattir; hususan musibetzedeler, yaralılar, hastalar için. Öyle de, nevmin büyük kardeşi olan mevt dahi, musibetzedelere ve intihara sevk eden belâlarla müptelâ olanlar için ayn-ı nimet ve rahmettir. Amma ehl-i dalâlet için, müteaddit Sözlerde kat’î ispat edildiği gibi, mevt dahi hayat gibi nikmet içinde nikmet, azap içinde azaptır; o bahisten hariçtir.

ÜÇÜNCÜ SUAL: Cehennem nerededir?

Elcevap: Cehennemin yeri, 1 قُلْ اِنَّماَ الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ
لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ الله 2 bazı rivâyatla, “tahte’l-arz” denilmiştir.3

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “De ki: İlim ancak Allah katındadır.” Mülk Sûresi, 67:26.
2 : bk. “Gaybı Allah’tan başkası bilmez.” Neml Sûresi, 27:65; Tirmizi, Sevâbü’l-Kur’ân: 7.
3 : Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:281; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:568.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Sonraki Risale: İkinci Mektup
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahbap : sevilenler, dostlar
âlem-i berzah : dünya ile âhiret arasındaki kabir âlemi
arz : yer, dünya
ayn-ı nimet ve rahmet : rahmetin ve nimetin ta kendisi
azap : acı, sıkıntı
bahis : konu
bâki : devamlı, kalıcı
beyan : açıklama
ced : dede, ata
dağdağa : sıkıntı, kargaşa
daire-i rahmet : rahmet dairesi
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler
esbab : sebebler
fevkinde : üstünde
hareket-i seneviye : senelik hareket
hususan : bilhassa, özellikle
ıztırap : acı, sıkıntı
istirahat : dinlenme, rahatlama
kat’î : kesin
küre-i arz : yerküre, dünya
Mahbûb-u Bâkî : varlıklar tarafından çok sevilen ve varlığının sonu olmayan sonsuz sevgili, Allah
mahlûkat : yaratıklar
mazhariyet : sahip olma, erişme
mecma-ı haşir : haşirde toplanma yeri
medar-ı senevî : (dünyanın) güneş etrafındaki bir yıllık yörüngesi
mesafe-i azîme : büyük mesafe
mevt : ölüm
musibetzede : musibete, belâya uğrayan kimse
müptelâ : imtihana tabi tutulmuş
müteaddit : birçok, çeşitli
nevm : uyku
nikmet : azap, ceza; nimetin zıttı
nimet : iyilik, lütuf, ihsan
peder : baba
rahmet : şefkat, merhamet, ihsan
rivâyât : rivayetler, nakledilen şeyler
sefalet-i hal : perişan ve yoksul bir hal, yaşayış
sürurlu : mutlu, sevinçli
şedâid : şiddetler; sıkıntılı ve zahmetli durumlar
şerâit-i hayatiye : hayat şartları
tahte’l-arz : yeraltı
valide : anne
visal : kavuşma
vüs’atli : geniş
zelzele : sarsıntı, deprem
Yükleniyor...