107.
: اِذَا وَازَنْتَ بَيْنَ حَوَاسِّ حُوَيْنَةٍ خُرْدَبِينِيَّةٍ وَحَوَاسِّ اْلاِنْسَانِ، تَرٰى سِرّاً عَجِيبًا
اِنَّ اْلاِنْسَانَ كَصُورَةِ يٰسۤ كُتِبَ فِيهَا سُورَةُ يٰسۤ
1

108. Maddiyyunluk mânevî tâundur ki, beşere şu müthiş sıtmayı tutturdu, gazab-ı İlâhîye çarptırdı. Telkin ve tenkit kàbiliyeti tevessü ettikçe, o tâun da tevessü eder.

109. En bedbaht, en muztarip, en sıkıntılı, işsiz adamdır. Zira, atâlet ademin biraderzadesidir. Sa’y, vücudun hayatı ve hayatın yakazasıdır.

110. Ribânın kap ve kapıları olan bankaların nef’i, beşerin fenası olan gâvurlara ve onların en zalimlerine ve bunların en sefihlerinedir.

Âlem-i İslâma zarar-ı mutlaktır; mutlak beşerin refahı nazara alınmaz. Zira gâvur harbî ve mütecaviz ise, hürmetsiz ve ismetsizdir.

111. Cumada hutbe, zaruriyat ve müsellemâtı tezkirdir; nazariyâtı talim değildir. İbare-i Arabiye daha ulvî ihtar eder.

Hadis ile âyet muvazene edilse görünür ki, beşerin en belîği dahi, âyetin belâğatine yetişemez, ona benzemez.

Said Nursî

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Hurdebinî bir hayvanın hasseleri insanın hasseleriyle muvazene edildiğinde, acip bir sır görürsün: İnsan, içinde Yâsin Sûresi yazılmış bir Yâsin Sûresi gibidir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem : hiçlik, yokluk
âlem-i İslâm : İslâm âlemi
atâlet : hareketsizlik, tembellik
bedbaht : kötü bahtlı, talihsiz
belâğat : düzgün, kusursuz, yerinde hâlin ve makamın icabına göre söz söyleme
belîğ : maksadını noksansız ve güzel sözlerle anlatabilen
beşer : insan
biraderzade : kardeş oğlu, yeğen
evâmir-i tekviniye : yaratılışa yönelik Cenâb-ı Hakkın emirleri, kanunları
gazab-ı İlâhîye : Allah’ın gazabı
hamele : taşıyıcılar
harbî : harp edilen, düşman
ibare-i Arabiye : Arapça metin
ihtar : hatırlatma, uyarma, ikaz
ismetsiz : masum olmayan
maddiyyunluk : maddecilik, materyalizm
mutlak : sınırsız, kayıtsız
muvazene etmek : karşılaştırmak
muztarip : ıstıraplı, sıkıntılı
mümessil : temsilci
müsellemât : dinin herkesçe kabul edilmiş esasları
mütecaviz : saldırgan, haddi aşan
mütemessil : yansıyan, akseden görüntü
nazar : dikkat, bakış açısı
nazariyât : teoriler, doğruluğu ispat edilmemiş görüşler
nef’ : fayda
ribâ : faiz
sa’y : çalışma, emek
sefih : yasak zevk ve eğlencelere aşırı düşkün olan
talim : öğretme, eğitme
tâun : salgın ve ölümcül hastalık
telkin : fikrini kabul ettirme, aşılama
tevessü : genişleme, yayılma
tezkir : hatırlatma, ikaz etme
ulvî : yüce, büyük
yakaza : uyanıklık hâli
zarar-ı mutlak : tam zarar, her yönden zarar
zaruriyât : dince yapılması zorunlu olan ve hükmü açıkça belirtilen emirler
Yükleniyor...