Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın umur-u gaybiyeden haber verdiği gibi doğru vukua gelen işler binlerdir, pek çoktur. Biz yalnız cüz’î birkaç misaline işaret edeceğiz.

İşte, başta Buharî ve Müslim, sıhhatle meşhur Kütüb-ü Sitte-i Hadîsiye sahipleri, beyan edeceğimiz haberlerin çoğunda müttefik ve o haberlerin çoğu mânen mütevatir ve bir kısmı dahi, ehl-i tahkik onların sıhhatine ittifak etmesiyle, mütevatir gibi kat’î denilebilir.

İşte, nakl-i sahih-i kat’î ile, Ashabına haber vermiş ki: “Siz umum düşmanlarınıza galebe edeceksiniz. Hem feth-i Mekke,1 hem feth-i Hayber,2 hem feth-i Şam, hem feth-i Irak,3 hem feth-i İran, hem feth-i Beytü’l-Makdise4 muvaffak olacaksınız. Hem o zamanın en büyük devletleri olan İran ve Rum padişahlarının hazinelerini beyninizde taksim edeceksiniz.”5 Haber vermiş. Hem “Tahminim böyle” veya “Zannederim” dememiş. Belki, görür gibi kat’î ihbar etmiş, haber verdiği gibi çıkmış. Halbuki haber verdiği vakit, hicrete mecbur olmuş, Sahabeleri az, Medine etrafı ve bütün dünya düşmandı.

Hem, nakl-i sahih-i kat’î ile, çok defa ferman etmiş:

6عَلَيْكُمْ بِسِيرَةِ الَّذَيْنِ مِنْ بَعْدِى اَبِى بَكْرٍ وَعُمَرَ deyip, Ebu Bekir ve Ömer kendinden sonraya kalacaklar, hem halife olacaklar, hem mükemmel bir surette ve rıza-i İlâhî ve marzî-i Nebevî dairesinde hareket edecekler. Hem Ebu Bekir az kalacak, Ömer çok kalacak ve pek çok fütuhat yapacak.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ 1:678, 679.
2 : Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:679.
3 : Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:678.
4 : Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:678, 679.
5 : Buharî, Cihad: 157, Menâkıb:25, İman: 3; Müslim, Fiten: 75, 76; Tirmizî, Fiten: 41.
6 : “Benden sonra Ebû Bekir ve Ömer’in yolu üzere gidin.” Tirmizî, Menâkıb: 16, 37; İbni Mâce, Mukaddime: 11; Müsned, 5:382, 385, 399, 402.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Ashab : Sahabeler; Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle gören ve onun yolundan giden Müslümanlar
beyan : açıklama, izah
beyninizde : aranızda
cüz’î : küçük, ferdî
ehl-i İslâm : Müslümanlar
ehl-i tahkik : gerçeği ilmen derinlemesine araştıran ve delilleriyle bilen âlimler
ferman etmek : buyurmak
feth-i Beytü’l-Makdis : Kudüs’ün fethi
feth-i Hayber : Hayber’in fethi
feth-i Irak : Irak’ın fethi
feth-i İran : İran’ın fethi
feth-i Mekke : Mekke’nin fethi
feth-i Şam : Şam’ın fethi
galebe : üstün gelme, galip gelme
garb : batı
hicret : göç
ihbar : haber verme
istifâde : faydalanma, yararlanma
ittifak : birleşme, söz birliği
kat’î : kesin, şüphesiz
Kütüb-ü Sitte-i hadîsiye : altı büyük hadis kitabı; Sahih-i Buharî, Sahih-i Müslim, İbn-i Mâce, Ebû Davud, Tirmizî ve Neseî
mânen mütevatir/mânevî tevatür : yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluğun bir hadis-i şerifi mânâ yönünden aktarması veya aktarılırken doğruluğunu susmak suretiyle tasdik etmesi
muvaffak : başarılı olma
mütevatir : yalanda birleşmeleri mümkün olmayan toplulukların birbirinden ve ilk topluluğun da Peygamber Efendimizden (a.s.m.) aktardığı haber
müttefik : ittifak etmiş, birleşmiş
nakl-i sahih-i kat’î : bir hadis-i şerifin Peygamber Efendimizden (a.s.m.) doğru ve sağlam kanallarla aktarılması
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
saded : asıl konu, esas mânâ
Sahabe : Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle gören ve onun yolundan giden Müslümanlar
sıhhat : sâhihlik, doğruluk
taksim : bölüştürme, paylaştırma
umum : bütün
umur-u gaybiye : gaybî, bilinmeyen şeyler
vukua gelme : meydana gelme, ortaya çıkma
Yükleniyor...