ÜÇÜNCÜ MİSAL: Hazret-i Ali ve Hazret-i Câbir ve Hazret-i Aişe-i Sıddıkadan nakl-i sahihle sabittir ki: Dağ, taş, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma 1 اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَارَسُولَ اللّٰهِ diyorlardı. Hazret-i Ali’nin tarikinde diyor ki:
Bidâyet-i nübüvvette, nevâhî-i Mekke’de Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile beraber gezdiğimizde, ağaç ve taşa rast geldiğimiz vakit2 اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَارَسُولَ اللّٰهِ diyorlardı.
Hazret-i Câbir, tarikinde der ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, taş ve ağaca rast geldiği vakit, ona secde ediyordular. Yani, inkıyad edip اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَارَسُولَ اللّٰهِ diyordular.3
Câbir’in bir rivayetinde, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: 4 اِنِّى َلأَعْرِفُ حَجَرًا كَانَ يُسَلِّمُ عَلَىَّ Bazılar demişler ki, “O Hacerü’l-Esvede işarettir.”
Hazret-i Aişe’nin tarikinde demiş: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş:
Bidâyet-i nübüvvette, nevâhî-i Mekke’de Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile beraber gezdiğimizde, ağaç ve taşa rast geldiğimiz vakit2 اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَارَسُولَ اللّٰهِ diyorlardı.
Hazret-i Câbir, tarikinde der ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, taş ve ağaca rast geldiği vakit, ona secde ediyordular. Yani, inkıyad edip اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَارَسُولَ اللّٰهِ diyordular.3
Câbir’in bir rivayetinde, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: 4 اِنِّى َلأَعْرِفُ حَجَرًا كَانَ يُسَلِّمُ عَلَىَّ Bazılar demişler ki, “O Hacerü’l-Esvede işarettir.”
Hazret-i Aişe’nin tarikinde demiş: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş:
لَمَّا اسْتَقْبَلَنِى جَبْرَاۤئِيلُ بِالرِّسَالَةِ جَعَلْتُ لاَ اَمُرُّ بِحَجَرٍ وَلاَ شَجَرٍ اِلاَّ قَالَ اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَارَسُولَ اللّٰهِ 5
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : Selâm sana ey Allah’ın Resûlü!
2 : Ali (r.a.)’dan: Tirmizî, Menâkıb: 6; Dârîmî, Mukaddime: 4; el-Heysemî, Mecme’u’z-Zevâid, 8:260; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:607; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:628.
3 : Câbir (r.a.)’dan: Kadı İyâz, eş-Şifâ, 1:307; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:71.
4 : “Bana selâm veren bir taş biliyorum.” Müslim, Fedâil: 2; Tirmizî, Menâkıb: 5; Müsned, 5:89, 95, 105; İbni Hibban, Sahih, 8:139.
5 : “Cebrâil bana vahiy getirmeye başladıktan sonra hangi taşın ve hangi ağacın yanından geçsem, bana mutlaka ‘Esselâmü aleyke yâ Resulallah’ derlerdi.” Kadı İyâz, eş-Şifâ, 1:307; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:71; el-Heysemî, Mecme’u’z-Zevâid, 8:259.
2 : Ali (r.a.)’dan: Tirmizî, Menâkıb: 6; Dârîmî, Mukaddime: 4; el-Heysemî, Mecme’u’z-Zevâid, 8:260; el-Hâkim, el-Müstedrek, 2:607; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:628.
3 : Câbir (r.a.)’dan: Kadı İyâz, eş-Şifâ, 1:307; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:71.
4 : “Bana selâm veren bir taş biliyorum.” Müslim, Fedâil: 2; Tirmizî, Menâkıb: 5; Müsned, 5:89, 95, 105; İbni Hibban, Sahih, 8:139.
5 : “Cebrâil bana vahiy getirmeye başladıktan sonra hangi taşın ve hangi ağacın yanından geçsem, bana mutlaka ‘Esselâmü aleyke yâ Resulallah’ derlerdi.” Kadı İyâz, eş-Şifâ, 1:307; Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:71; el-Heysemî, Mecme’u’z-Zevâid, 8:259.
Önceki Risale: Onuncu İşaret / Sonraki Risale: On İkinci İşaret