İlm-i kelâmın büyük imamlarından meşhur Ebu İshak-ı İsferanî naklediyor ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm direğin yanına gitmedi. Belki direk onun emriyle onun yanına geldi. Sonra emretti, yerine döndü. 1
Hazret-i Übeyy ibni Kâ’b der ki: Şu hâdise-i harikadan sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm emretti ki, “Direk minberin altına konulsun.” Minberin altına konuldu-tâ Mescid-i Şerifin tamiri için hedmedilinceye kadar. O vakit Hazret-i Übeyy ibni Kâ’b yanına aldı; çürüyünceye kadar muhafaza edildi. 2 Meşhur Hasan-ı Basrî, şu hâdise-i mu’cizeyi şakirtlerine ders verdiği vakit ağlardı ve derdi ki: “Ağaç, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma meyil ve iştiyak gösteriyor. Sizler daha ziyade iştiyaka, meyle müstehaksınız.” 3
Biz de deriz ki: Evet, hem ona iştiyak ve meyil ve muhabbet, onun sünnet-i seniyyesine ve şeriat-ı garrâsına ittibâ iledir.
BİR NÜKTE-İ MÜHİMME: Eğer denilse: “Neden Gazve-i Hendek’te dört avuç taamla bin adamı doyurmak olan mu’cize-i taamiye; ve mübarek parmaklarından akan su ile, bin kişiye suyu doyuruncaya kadar içiren mu’cize-i mâiye, neden şu hanîn-i ciz’ mu’cizesi gibi şâşaa ile, çok kesretli tariklerle nakledilmemiş? Halbuki o ikisi, bundan daha ziyade bir cemaatte vuku bulmuş.”
Elcevap: Zuhur eden mu’cizeler iki kısımdır. Bir kısmı, nübüvveti tasdik ettirmek için, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm elinde izhar ediliyor. Hanîn-i ciz’ şu nevidendir ki, sırf nübüvvetin tasdiki için bir hüccet olarak zuhura gelmiş ki, mü’minlerin imanını ziyadeleştirmek ve münafıkları ihlâsa ve imana sevk etmek ve küffârı imana getirmek için zâhir olmuş. Onun için, avam ve havas, herkes onu gördü; onun neşrine fazla ihtimam edildi.
Hazret-i Übeyy ibni Kâ’b der ki: Şu hâdise-i harikadan sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm emretti ki, “Direk minberin altına konulsun.” Minberin altına konuldu-tâ Mescid-i Şerifin tamiri için hedmedilinceye kadar. O vakit Hazret-i Übeyy ibni Kâ’b yanına aldı; çürüyünceye kadar muhafaza edildi. 2 Meşhur Hasan-ı Basrî, şu hâdise-i mu’cizeyi şakirtlerine ders verdiği vakit ağlardı ve derdi ki: “Ağaç, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma meyil ve iştiyak gösteriyor. Sizler daha ziyade iştiyaka, meyle müstehaksınız.” 3
Biz de deriz ki: Evet, hem ona iştiyak ve meyil ve muhabbet, onun sünnet-i seniyyesine ve şeriat-ı garrâsına ittibâ iledir.
BİR NÜKTE-İ MÜHİMME: Eğer denilse: “Neden Gazve-i Hendek’te dört avuç taamla bin adamı doyurmak olan mu’cize-i taamiye; ve mübarek parmaklarından akan su ile, bin kişiye suyu doyuruncaya kadar içiren mu’cize-i mâiye, neden şu hanîn-i ciz’ mu’cizesi gibi şâşaa ile, çok kesretli tariklerle nakledilmemiş? Halbuki o ikisi, bundan daha ziyade bir cemaatte vuku bulmuş.”
Elcevap: Zuhur eden mu’cizeler iki kısımdır. Bir kısmı, nübüvveti tasdik ettirmek için, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm elinde izhar ediliyor. Hanîn-i ciz’ şu nevidendir ki, sırf nübüvvetin tasdiki için bir hüccet olarak zuhura gelmiş ki, mü’minlerin imanını ziyadeleştirmek ve münafıkları ihlâsa ve imana sevk etmek ve küffârı imana getirmek için zâhir olmuş. Onun için, avam ve havas, herkes onu gördü; onun neşrine fazla ihtimam edildi.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : Kadı İyâz, eş-Şifâ, 1:304.
2 : Kadı İyâz, eş-Şifâ, 1:304; İbni Mâce, İkametü’s-Salât: 199; Dârîmî, Mukaddime: 6; Kadı İyâz, eş- Şifâ, 1:304.
3 : Kadı İyâz, eş-Şifâ, 1:305.
2 : Kadı İyâz, eş-Şifâ, 1:304; İbni Mâce, İkametü’s-Salât: 199; Dârîmî, Mukaddime: 6; Kadı İyâz, eş- Şifâ, 1:304.
3 : Kadı İyâz, eş-Şifâ, 1:305.
Önceki Risale: Dokuzuncu İşaret / Sonraki Risale: On Birinci İşaret