Sonra, şu mu’cize-i ekberi, sair on dört nevi mu’cizâtın mecmuuna ilâve et, gör ki, ne derece kuvvetli, sarsılmaz, kat’î bir burhan-ı nübüvvet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) gösterir. İşte, nübüvvet-i Ahmediyenin (a.s.m.) direği, şu mecmudan teşekkül eden dağ gibi kuvvetli bir direktir. Şimdi, cüz’iyatta ve misallerde, sû-i fehimden gelen şüphelerle, o metin sakf-ı muallâsebatsız ve kàbil-i sukut görmek ne derece akılsızlık olduğunu anladın.

Evet, berekete dair o mu’cizeler gösteriyorlar ki, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, umuma rızık veren ve rızıkları halk eden bir Zât-ı Rahîm ve Kerîmin sevgili memurudur, pek hürmetli bir abdidir ki, rızkın envâında, hilâf-ı âdet olarak, ona hiçten ve sırf gaybdan ziyafetler gönderiyor.

Malûmdur ki, Ceziretü’l-Arab, suyu ve ziraati az bir yerdir. Onun için, ahalisi, hususan bidayet-i İslâmdaki Sahabeler, dıyk-ı maişete maruzdular. Hem susuzluğa çok defa giriftar oluyorlardı. İşte, bu hikmete binaen, mu’cizât-ı bâhire-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmın mühimleri, taam ve su hususunda tezahür etmiş.

Bu harikalar, dâvâ-yı nübüvvete delil ve mu’cize olmaktan ziyade, ihtiyaca binaen, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma bir ikram-ı İlâhî, bir ihsan-ı Rabbânî, bir ziyafet-i Rahmâniye hükmündedir. Çünkü, o mu’cizâtı görenler, nübüvveti tasdik etmişler. Fakat mu’cize zuhur ettikçe iman ziyadeleşir, nurun alâ nur olur.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Nükteli İşaret / Sonraki Risale: Sekizinci İşaret
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhâdî (haber) : bir kişi kanalıyla gelen haber veya hadis
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
bidâyet-i İslâm : Islâmın başlangıcı, doğuşu
bürhân-ı nübüvvet-i Ahmediye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliğinin delilleri
Ceziretü’l-Arab : Arab yarımadası
cüz’iyat : ferdî, bireysel şeyler
dâvâ-yı nübüvvet : peygamberlik dâvâsı
dıyk-ı maişet : geçim darlığı
envâ : çeşitler, türler
halk etme : yaratma
hikmet : sebep, gaye
hilâf-ı âdet : kuraldışı olarak
ihsan-ı Rabbânî : Allah’ın ihsanı, ikramı, bağışı
ikrâm-ı İlâhî : Allah’ın lütfü, ikramı ve ihsanı
kàbil-i sukut : düşebilir, düşmeye meyilli, eğreti olan
kat’î : kesin
maruz : tesirinde kalma, uğrama
mecmu : bütün, hepsi
mukaddime : giriş, başlangıç
nevi : tür, çeşit
nûrun alâ nûr : nur üstüne nur, iyiden de iyi
nübüvvet-i Ahmediye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliği
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
Sahabe : Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle gören ve onun yolundan giden Müslümanlar
sair : diğer
sakf-ı muallâ : yüksek çatı, tavan, gökyüzü
sebat : sabit olma, kararlılık
sû-i fehm : yanlış anlayış
Zât-ı Rahîm ve Kerîm : sonsuz rahmet ve ikram sahibi olan Zât, Allah
Yükleniyor...