Ehl-i gaflet ve dalâlet ve felsefenin ahmaklığına bak ki, kudret-i Fâtıranın o Levh-i Mahfuzunu ve hikmet ve irade-i Rabbâniyenin o basîrâne kitabının eşyadaki cilvesini, aksini, misalini hissetmişler; hâşâ, “tabiat” namıyla tesmiye etmişler, körletmişler.

İşte, İmam-ı Mübin’in imlâsıyla, yani kaderin hükmüyle ve düsturuyla, kudret-i İlâhiye, icad-ı eşyada herbiri birer âyet olan silsile-i mevcudatı, “Levh-i Mahv-İsbat” denilen zamanın sahife-i misaliyesinde yazıyor, icad ediyor, zerrâtı tahrik ediyor.

Demek, harekât-ı zerrat, o kitabetten, o istinsahtan, mevcudat âlem-i gaybdan âlem-i şehadete ve ilimden kudrete geçmelerinde bir ihtizazdır, bir harekâttır.

Amma Levh-i Mahv-İsbat ise, sabit ve daim olan Levh-i Mahfuz-u Âzam’ın daire-i mümkinatta, yani mevt ve hayata, vücut ve fenâya daima mazhar olan eşyada mütebeddil bir defteri ve yazar bozar bir tahtasıdır ki, hakikat-i zaman odur.

Evet, herşeyin bir hakikati olduğu gibi, zaman dediğimiz, kâinatta cereyan eden bir nehr-i azîmin hakikati dahi, Levh-i Mahv-İsbat’taki kitabet-i kudretin sahifesi ve mürekkebi hükmündedir. 1 لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ

İKİNCİ SUAL: Meydan-ı haşir nerededir?

Elcevap: 2 وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ Hâlık-ı Hakîmin herşeyde gösterdiği hikmet-i âliye, hattâ tek küçük birşeye çok büyük hikmetleri takmasıyla tasrih derecesinde işaret ediyor ki, küre-i arz serseriyâne, bâd-ı heva azîm bir daireyi çizmiyor.

Belki, mühim birşey etrafında dönüyor ve meydan-ı ekberin daire-i muhîtasını çiziyor, gösteriyor. Ve bir meşher-i azîmin etrafında gezip mahsulât-ı mâneviyesini ona devrediyor ki, ileride, o meşherde, enzâr-ı nâs önünde gösterilecektir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. “Gaybı Allah’tan başkası bilmez.” Neml Sûresi, 27:65; Tirmizi, Sevâbü’l-Kur’ân: 7.
2 : Gerçek ilim Allah katındadır.
Önceki Risale: Dokuzuncu Mektup / Sonraki Risale: On Birinci Mektup
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i gayb : görünmeyen, fakat varlığı kesin olan ve mahiyeti Allah tarafından bilinen başka dünyalar
âlem-i şehadet : görünen âlem
âyet : delil
basîrâne : görerek
cereyan eden : akan
cilve : görüntü, akis
daire-i mümkinat : imkân âlemi; yaratılanların tamamının teşkil ettiği âlem; kâinat
hakikat : gerçek mahiyet, asıl ve esas
hakikat-i zaman : zamanın gerçeği
Hâlık-ı Hakîm : herşeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yoktan yaratan Allah
harekât : hareketler
harekât-ı zerrât : zerrelerin, atomların hareketleri
hâşâ : asla, kesinlikle öyle değil
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
hikmet-i âliye : en yüce ve yüksek gaye ve maksat
icad : var etme, yaratma
icad-ı eşya : varlıkların yaratılması
ihtizaz : deprenme, titreşim, lerze
İmam-ı Mübin : İlâhî ilim ve emrin bir ünvanı; gayb âlemine bakan, eşyanın geçmiş ve geleceğe ait kaidelerinin yazıldığı kader defteri
imlâ : yazdırma
irâde-i Rabbâniye : her şeyi yaratılış gayelerine göre terbiye ve idare edip, egemenliği altında tutan Allah’ın iradesi, dilemesi
istinsah : nüshasını çıkarma, çoğaltma
kader : Allah’ın meydana gelecek herşeyi olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
kudret-i İlâhiye : Allah’ın kudreti, güç ve iktidarı
Levh-i Mahfuz : herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı kader levhası, Allah’ın ilminin bir adı
Levh-i Mahfuz-u Âzam : herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı büyük mânevî kader levhası
Levh-i Mahv-İsbat : bir şeyin yıkılıp tekrar kuruluşunu gösteren mânevî levha, yaz boz tahtası
mazhar : görünme ve yansıma yeri
mevcudat : varlıklar
mevt : ölüm
misal : örnek; görüntü
mütebeddil : değişken
nam : ad
nehr-i azîm : büyük nehir
sahife-i misaliye : misalî, görüntüden ibaret sayfa
silsile-i mevcudat : varlıklar zinciri
tabiat : doğa, canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem
tahrik etmek : harekete geçirmek
tesmiye : isimlendirme
vücut : varlık
zerrat : zerreler, atomlar
Yükleniyor...