Şu kader hükmünün de ehemmiyetli bir hükm-ü şer’î ve mühim bir hikmet-i âmmeyi ve şümullü bir maslahat-ı umumiyeyi tazammun eden 1 لِكَىْ لاَ يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ حَرَجٌ فِى اَزْواَجِ اَدْعِياَۤئِهِمْ âyet-i kerimesinin işaretiyle, büyüklerin küçüklere “oğlum” demeleri, zıhar meseleleri gibi, yani karısına “Anam gibisin” dese haram olduğu gibi değildir ki, ahkâm onunla değişsin.

Hem büyüklerin raiyetlerine ve peygamberlerin ümmetlerine pederâne nazar ve hitapları, vazife-i risalet itibarıyladır; şahsiyet-i insaniye itibarıyla değildir ki, onlardan zevce almak uygun düşmesin.

İkinci bir tabakanın hisse-i fehmi şudur ki: Bir büyük âmir, raiyetine pederâne bir şefkatle bakar. Eğer o âmir, zâhirî ve bâtınî bir padişah-ı ruhanî olsa, merhameti pederin yüz defa şefkatinden ileri gittiği için, raiyetinin efradı, onun hakikî evlâdı gibi, ona peder nazarıyla bakarlar. Peder nazarı ise, zevc nazarına inkılâp edemediğinden ve kız nazarı da zevce nazarına kolayca değişmediğinden; efkâr-ı âmmede, Peygamberin, mü’minlerin kızlarını alması şu sırra uygun gelmediği için, Kur’ân o vehmi def maksadıyla der:

“Peygamber, rahmet-i İlâhiye hesabıyla size şefkat eder, pederâne muamele eder. Ve risalet namına siz onun evlâdı gibisiniz. Fakat şahsiyet-i insaniye itibarıyla pederiniz değildir ki, sizden zevce alması münasip düşmesin. Ve sizlere ‘Oğlum’ dese, ahkâm-ı şeriat itibarıyla siz onun evlâdı olamazsınız.”
2 اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى
Said Nursî

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Tâ ki, evlâtlıklarının boşadığı hanımlarla evlenmekte mü’minler için bir günah olmadığı anlaşılsın.” Ahzâb Sûresi, 33:37.
2 : Bâkî olan sadece Odur.
Önceki Risale: Altıncı Mektup / Sonraki Risale: Sekizinci Mektup
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahkâm-ı şeriat : şeriatın hükümleri, esasları
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
âmir : emreden, idareci
batınî : görünmeyen
def : ortadan kaldırma, giderme
efkâr-ı âmme : genel düşünce, kamuoyu
efrad : fertler, bireyler
evlâd : çocuklar
hakikî : gerçek, doğru, asıl
hikmet-i âmme : genel gaye ve fayda; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
hisse-i fehm : anlayış konusunda payına düşen
hitap : konuşma
hükm-ü kader : kaderin hükmü
hükm-ü şer’î : şeriatın hükmü, kanunu
inkılâp : dönüşme, değişme
inkıyad : boyun eğme, itaat etme
itibarıyla : özelliğiyle
kader : Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
maslahat-ı umumiye : genel fayda ve yarar
muamele etmek : davranmak
nazar : bakış
nefis : insanı maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvet
padişah-ı ruhanî : ruhanî padişah; dinî bir hizmetle Allah tarafından vazifelendirilen peygamber veya velî padişah
peder : baba
pederâne : babaya yakışır şekilde
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın rahmeti, şefkat ve merhameti
raiyet : halk, vatandaş, birinin idaresinde olan
risalet : peygamberlik
şahsiyet-i insaniye : insan şahsiyeti, insan olma özelliği
şefkat : içten ve karşılıksız merhamet, sevgi
şümullü : kapsamlı
tazammun : içine alma, kapsama
ümmet : peygambere inanıp onun yolundan gidenler, mü’minler
vazife-i risalet : peygamberlik görevi
vehm : zan, şüphe, kuruntu
zâhirî : görünen
zevc : eş, koca
zevce : eş, hanım
zıhar : bir kişinin, kendi hanımını, annesi gibi evlenmesi kendisine haram olan birine benzetmesi
Yükleniyor...