Yirmi Altıncı Mektup

Şu Yirmi Altıncı Mektup, birbiriyle münasebeti az Dört Mebhastır.

Birinci Mebhas

1 بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ - وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَاِمَّا يَنْزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّٰهِ اِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
2

Hüccetü’l-Kur’ân ale’ş-Şeytan ve Hizbihî

İBLİS’İ İLZAM, şeytanı ifham, ehl-i tuğyanı iskât eden Birinci Mebhas, bîtarafâne muhakeme içinde Şeytanın müdhiş bir desisesini, kat’î bir surette reddeden bir vakıadır. O vakıanın mücmel bir kısmını on sene evvel Lemeâtta yazmıştım. Şöyle ki:

Bu risalenin telifinden on bir sene evvel, Ramazan-ı Şerifte, İstanbul’da, Bayezid Cami-i Şerifinde hafızları dinliyordum. Birden, şahsını görmedim, fakat mânevî bir ses işittim gibi bana geldi, zihnimi kendine çevirdi. Hayalen dinledim. Baktım ki, bana der:

“Sen Kur’ân’ı pek âli, çok parlak görüyorsun. Bîtarafâne muhakeme et, öyle bak. Yani, bir beşer kelâmı farz et, bak. Acaba o meziyetleri, o ziynetleri görecek misin?”

Hakikaten ben de ona aldandım, beşer kelâmı farz edip öyle baktım. Gördüm ki, nasıl Bayezid’in elektrik düğmesi çevrilip söndürülünce ortalık karanlığa düşer; öyle de, o farz ile, Kur’ân’ın parlak ışıkları gizlenmeye başladı.

O vakit anladım ki, benimle konuşan şeytandır; beni vartaya yuvarlandırıyor. Kur’ân’dan istimdad ettim. Birden, bir nur kalbime geldi, müdafaaya kat’î bir kuvvet verdi. O vakit, şöylece Şeytana karşı münazara başladı.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Onun adıyla. O her kusurdan münezzehtir. “Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
2 : “Şeytandan sana bir vesvese geldiğinde Allah’a sığın. Şüphesiz ki O herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla bilendir.” Fussilet Sûresi, 41:36.
| Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Beşinci Mektup / Sonraki Risale: Yirmi Yedinci Mektup
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âli : yüce, yüksek
beşer kelâmı : insan sözü
bîtarafâne : tarafsız olarak
desise : hile, aldatma
ehl-i tuğyan : azgınlık ve taşkınlık yapanlar, zulüm ve küfürde çok ileri gidenler
farz etmek : varsaymak
hafız : Kur’ân-ı Kerimi ezberleyen kişi
hakikaten : gerçekten
Hüccetü’l-Kur’ân ale’ş-Şeytan ve Hizbihî : Şeytan ve onun taraftarlarına karşı Kur’ân’ın delili
İblis : Şeytan
ifham : delil göstererek susturma
ilzam : susturma, cevap veremez hale getirme
iskât : susturma
İstanbul :
istimdad etmek : yardım istemek
kat’î : kesin
mebhas : bölüm, konu
meziyet : üstün özellikler
muhakeme : değerlendirme, yargılama
mücmel : özetlenmiş
müdhiş : korkunç
münazara : tartışma
nur : ışık, aydınlık
suret : şekil, biçim
telif : yazılış
vakıa : olay
varta : tehlike
zeyl : ilâve, ek
ziynet : süs
Yükleniyor...