İkinci Mebhas

Şu Mebhas, bana daimî hizmet edenlerin, ahlâkımda gördükleri acip ihtilâftan gelen hayretlerine karşı, hem iki talebemin benim hakkımda haddimden fazla hüsnüzanlarını tâdil etmek için yazılmıştır.

BEN GÖRÜYORUM Kİ: Kur’ân-ı Hakîmin hakaikine ait bazı kemâlât, o hakaike dellâllık eden vasıtalara veriliyor. Şu ise yanlıştır. Çünkü, me’hazın kudsiyeti, çok burhanlar kuvvetinde tesirat gösteriyor, onunla ahkâmı umuma kabul ettiriyor. Ne vakit dellâl ve vekil gölge etse, yani onlara teveccüh edilse, o me’hazdaki kudsiyetin tesiri kaybolur. Bu sır içindir ki, bana karşı haddimden çok fazla teveccüh gösteren kardeşlerime bir hakikati beyan edeceğim. Şöyle ki:

Bir insanın müteaddit şahsiyeti olabilir. O şahsiyetler ayrı ayrı ahlâkı gösteriyorlar. Meselâ, büyük bir memurun, memuriyet makamında bulunduğu vakit bir şahsiyeti var ki, vakar iktiza ediyor, makamın izzetini muhafaza edecek etvar istiyor. Meselâ, her ziyaretçi için tevazu göstermek tezellüldür, makamı tenzildir. Fakat kendi hanesindeki şahsiyeti, makamın aksiyle bazı ahlâkı istiyor ki, ne kadar tevazu etse iyidir. Az bir vakar gösterse, tekebbür olur. Ve hâkezâ...

Demek bir insanın, vazifesi itibarıyla bir şahsiyeti bulunur ki, hakikî şahsiyetiyle çok noktalarda muhalif düşer. Eğer o vazife sahibi o vazifeye hakikî lâyıksa ve tam müstaid ise, o iki şahsiyeti birbirine yakın olur. Eğer müstaid değilse, meselâ bir nefer bir müşir makamında oturtulsa, o iki şahsiyet birbirinden uzak düşer; o neferin şahsî, âdi, küçük hasletleri, makamın iktiza ettiği âli, yüksek ahlâkla kabil-i telif olamıyor. İşte, bu biçare kardeşinizde üç şahsiyet var. Birbirinden çok uzak, hem de pek çok uzaktırlar.

Birincisi: Kur’ân-ı Hakîmin hazine-i âlisinin dellâlı cihetindeki muvakkat, sırf Kur’ân’a ait bir şahsiyetim var. O dellâllığın iktiza ettiği pek yüksek ahlâk var ki, o ahlâk benim değil; ben sahip değilim. Belki o makamın ve o vazifenin iktiza ettiği seciyelerdir. Bende bu neviden ne görseniz benim değil; onunla bana bakmayınız, o makamındır.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : acaip, ilginç
âdi : basit, değersiz
ahkâm : hükümler
âli : yüce
beyan : açıklama, izah
biçare : çaresiz, zavallı
burhan : güçlü delil
cihet : yön
dellâl : ilân edici
dellâllık : ilân edicilik
etvar : tavırlar, davranışlar
hakaik : gerçek mahiyetler, asıl ve esaslar
hâkezâ : bunun gibi
hakikat : gerçek ve doğru
hakikî : asıl, gerçek
hâne : ev
haslet : özellik
hazine-i âli : yüce hazine
hüsnüzan : bir başkası hakkında güzel düşünme
ihtilâf : anlaşmazlık
iktiza etme : gerektirme
itibariyle : özelliğiyle
izzet : şeref, üstünlük
kabil-i telif : uygun olan, bağdaşan
kemâlât : mükemmel özellikler
kudsiyet : kutsallık, kusur ve noksandan uzak oluş
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
makam : mevki, derece
me’haz : kaynak
mebhas : bahis, konu
memuriyet : memurluk
muhalif : aykırı, zıt
muvakkat : geçici
müstaid : kabiliyet sahibi
müşir : mareşal
müteaddit : birçok
nefer : asker, er
tâdil etmek : düzeltmek
tekebbür : kibirlenme, büyüklenme
tenzil : indirme
tesirat : tesirler, etkiler
tevazu : alçakgönüllülük
teveccüh : ilgi, yönelme
tezellül : alçalma
umum : genel
vakar : ağırbaşlılık
vasıta : araç
Yükleniyor...