İkinci şahsiyet: Ubûdiyet vaktinde, dergâh-ı İlâhiyeye müteveccih olduğum vakit, Cenâb-ı Hakkın ihsanıyla bir şahsiyet veriliyor ki, o şahsiyet bazı âsârı gösteriyor. O âsâr, mânâ-yı ubûdiyetin esası olan “kusurunu bilmek, fakr ve aczini anlamak, tezellül ile dergâh-ı İlâhiyeye iltica etmek” noktalarından geliyor ki, o şahsiyetle, kendimi herkesten ziyade bedbaht, âciz, fakir ve kusurlu görüyorum. Bütün dünya beni medh ü senâ etse beni inandıramaz ki ben iyiyim ve sahib-i kemâlim.

Üçüncüsü: Hakikî şahsiyetim, yani Eski Said’in bozması bir şahsiyetim var ki, o da Eski Said’den irsiyet kalma bazı damarlardır. Bazan riyâya, hubb-u câha bir arzu bulunuyor. Hem, asil bir hanedandan olmadığımdan, hısset derecesinde bir iktisat ile, düşkün ve pest ahlâklar görünüyor.

Ey kardeşler! Sizi bütün bütün kaçırmamak için, bu şahsiyetimin gizli çok fenalıklarını ve sû-i hallerini söylemeyeceğim. İşte, kardeşlerim, ben müstaid ve makam sahibi olmadığım için, şu şahsiyetim, dellâllık ve ubûdiyet vazifelerindeki ahlâktan ve âsârdan çok uzaktır.

Hem دَادِ حَقْ رَاقَابِلِيَّتْ شَرْطْ نِيسْت 1 kaidesince, Cenâb-ı Hak, merhametkârâne, kudretini benim hakkımda böyle göstermiş ki, en ednâ bir nefer gibi bu şahsiyetimi, en âlâ bir makam-ı müşiriyet hükmünde olan hizmet-i esrar-ı Kur’âniyede istihdam ediyor.

Yüz binler şükür olsun! Nefis cümleden süflî, vazife cümleden âlâ.
اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى 2

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Allah vergisi için kabiliyet şart değildir.
2 : Rabbimin bu fazlından dolayı Allah’a hamdolsun.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz
acz : güçsüzlük
âlâ : üstün
âsâr : eserler, varlıklar
bedbaht : talihsiz
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
dellâllık : ilân edicilik, rehberlik
dergâh-ı İlâhiye : Allah’ın yüce katı
ednâ : basit, aşağı
fakr : fakirlik
fenalık : kötülük
hakikî : asıl, gerçek
hanedan : soy, aile
hısset : cimrilik
hizmet-i esrâr-ı Kur’âniye : Kur’ânın sırlarının hizmeti
hubb-u câh : makam ve mevki sevgisi
ihsan : bağış, ikram
iktisat : tutumluluk
iltica : sığınma
irsiyet kalma : miras olarak kalma
istihdam : çalıştırma, kullanma
kaide : kural
kudret : güç, iktidar
makâm-ı müşiriyet : mareşallik rütbesi
mânâ-yı ubûdiyet : kulluğun mânâsı
medh ü senâ : övme ve yüceltme
merhametkârâne : merhametli bir şekilde
müstaid : kabiliyetli
müteveccih : yönelik
nefer : asker, er
nefis : insanı daima kötülüğe, zevk ve isteklere sevk eden duygu
pest : aşağı
riyâ : gösteriş
sahib-i kemâl : üstün özellik ve fazilet sahibi
sû-i hal : kötü durum
süflî : aşağı, alçak
tezellül : alçalma
ubûdiyet : kulluk, ibadet
ziyade : fazla, çok
Yükleniyor...