Hem bak, bütün mevcudata, hususan zîhayat olanlara: Herbirinin gayet kesretli ve gayet mütenevvi ihtiyacatı var ve vücut ve bekàsına lâzım pek kesretli, muhtelif matlupları var; en küçüğüne elleri ulaşmaz, kudretleri yetişmez.

Halbuki o hadsiz matlapları, ummadığı yerden, vakt-i münasipte, muntazaman onların ellerine veriliyor ve bilmüşahede görünüyor.

İşte, şu mevcudatın bu hadsiz fakr ve ihtiyacatı ve bu fevkalâde iânât-ı gaybiye ve imdâdât-ı Rahmâniye bilbedâhe gösterir ki, bir Ganiyy-i Mutlak ve Kerîm-i Mutlak ve Kadîr-i Mutlak olan bir hâmi ve râzıkları vardır ki, herşey ve her zîhayat Ondan istiâne eder, medet bekliyor, mânen اِيَّاكَ نَسْتَعِينُ der. O vakit akıl, “Âmennâ ve saddaknâ” dedi.

YEDİNCİ NÜKTE

Sonra, o halde اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ- صِرَاطَ الَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ 1 dediğim vakit, baktım ki:

Mazi tarafına göçüp giden kàfile-i beşer içinde gayet nuranî, parlak enbiya, sıddıkîn, şüheda, evliya, salihîn kàfilelerini gördüm ki, istikbal zulümatını dağıtıp, ebede giden yolda bir cadde-i kübrâ-yı müstakîmde gidiyorlar.

Bu kelime beni o kàfileye iltihak etmek için yol gösteriyor, belki iltihak ettiriyor. Birden, “Fesübhânallah,” dedim.

“Zulümat-ı istikbali tenvir eden ve kemâl-i selâmetle giden bu nuranî kàfile-i uzmâya iltihak etmemek, ne kadar hasâret ve helâket olduğunu, zerre miktar şuuru olan, bilmesi lâzım. Acaba bid’aları icad etmekle o kàfile-i uzmâdan inhiraf eden, nereden nur bulabilir, hangi yoldan gidebilir?”

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Bizi doğru yola ilet kendilerine nimet ve ihsanda bulunduklarının yoluna.” Fâtiha Sûresi, 1:6-7.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Sekizinci Mektup / Sonraki Risale: Otuzuncu Mektup
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âmennâ ve saddaknâ : “İnanıyor ve tasdik ediyoruz”
Âmir-i Mutlak : kesin emir sahibi olan, mutlak emredici, Allah
cadde-i kûbrâ-i müstakim : büyük ve istikâmetli yol, Kur’ân yolu
Fesübhânallah : “Allah’ım kusur ve noksan sıfatlardan uzaksın” bu söz daha çok hayret ifadesi için kullanılır
Ganiyy-i Mutlak : sınırsız zenginliğe sahip olan Allah
hâmi : himaye eden, koruyan
iânât-ı gaybiye : gaybî yardımlar
iltihak etmek : katılmak
imdâdât-ı Rahmâniye : sonsuz rahmet sahibi Allah’ın yardımları
intizamperverâne : düzenliliği sevene yakışır bir şekilde
istiâne etmek : yardım dilemek
istihdam etmek : görevlendirmek, çalıştırmak
istikbal : gelecek zaman
Kadîr-i Mutlak : herşeye gücü yeten, sınırsız güç ve kudret sahibi Allah
kàfile : grup, topluluk
kàfile-i beşer : insan topluluğu
kemâl-i selâmet : mükemmel bir güvenlilikle
Kerîm-i Mutlak : lütuf ve cömertliği sınırsız olan Allah
kesretli : çoklukla
kudret : güç, kuvvet
Mâbûd-u Bilhak : hakkıyla ibadete lâyık olan Allah
mânen : mânevî yönden
matlup/matlap : istek, istenilen
mazi : geçmiş zaman
medet : yardım
mevcudat : varlıklar
muhtelif : çeşitli
muntazaman : düzenli olarak
mütenevvi : farklı
nuranî : nurlu, nur saçan
nükte : ince ve anlamlı söz
râzık : rızık veren
salihîn : dinin emir ve yasaklarına uygun hareket edenler, Allah’ın sevgili kulları
sıddıkîn : daima doğruluk üzere ve Allah’a ve peygambere çok sâdık olanlar
şuurkârâne : şuurlu ve bilinçli bir şekilde
şuursuz : bilinçsiz, akılsız
şüheda : şehitler
tenvir etmek : aydınlatmak, ışıklandırmak
ubûdiyetkârâne : kulluğa yakışır tarzda
vakt-i münasip : uygun zamanda
vücut : varlık
zîhayat : hayat sahibi, canlı
zulümat : karanlıklar
zulümat-ı istikbal : gelecek zaman karanlıkları
Yükleniyor...