Ey kardeşlerim ve ey hizmet-i Kur’ân’da arkadaşlarım! Bu hubb-u cah cihetinden gelen dessas ehl-i dünyanın hafiyelerine veya ehl-i dalâletin propagandacılarına veya şeytanın şakirtlerine deyiniz ki:

“Evvelâ rıza-yı İlâhî ve iltifat-ı Rahmânî ve kabul-ü Rabbânî öyle bir makamdır ki, insanların teveccühü ve istihsânı, ona nisbeten bir zerre hükmündedir. Eğer teveccüh-ü rahmet varsa, yeter. İnsanların teveccühü, o teveccüh-ü rahmetin in’ikâsı ve gölgesi olmak cihetiyle makbuldür; yoksa arzu edilecek birşey değildir. Çünkü kabir kapısında söner, beş para etmez.”

Hubb-u cah hissi eğer susturulmazsa ve izale edilmezse, yüzünü başka cihete çevirmek lâzımdır. Şöyle ki:

Sevab-ı uhrevî için, dualarını kazanmak niyetiyle ve hizmetin hüsn-ü tesiri noktasında, gelecek temsildeki sırra binaen, belki o hissin meşru bir ciheti bulunur.

Meselâ, Ayasofya Camii, ehl-i fazl ve kemalden mübarek ve muhterem zatlarla dolu olduğu bir zamanda, tek tük, sofada ve kapıda haylâz çocuklar ve serseri ahlâksızlar bulunup camiin pencerelerinin üstünde ve yakınında ecnebîlerin eğlence-perest seyircileri bulunsa, bir adam o cami içine girip ve o cemaat içine dahil olsa; eğer güzel bir sadâ ile, şirin bir tarzda, Kur’ân’dan bir aşir okusa, o vakit binler ehl-i hakikatin nazarları ona döner, hüsn-ü teveccühle, mânevî bir dua ile o adama bir sevap kazandırırlar. Yalnız haylâz çocukların ve serseri mülhidlerin ve tek tük ecnebîlerin hoşuna gitmeyecek.

Eğer o mübarek camiye ve o muazzam cemaat içine o adam girdiği vakit, süflî ve edepsizce fuhşa ait şarkıları bağırıp çağırsa, raksedip zıplasa, o vakit o haylâz çocukları güldürecek, o serseri ahlâksızları fuhşiyâta teşvik ettiği için hoşlarına gidecek ve İslâmiyetin kusurunu görmekle mütelezziz olan ecnebîlerin istihzâkârâne tebessümlerini celb edecek. Fakat umum o muazzam ve mübarek cemaatin bütün efradından bir nazar-ı nefret ve tahkir celb edecektir. Esfel-i sâfilîne sukut derecesinde nazarlarında alçak görünecektir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aşır : Kur’ân-ı Kerimin on âyetlik bir bölümü
binaen : dayanarak
celb etme : çekme
cihet : taraf, yön
dessas : hilebaz, aldatıcı
ecnebî : yabancı, Müslüman olmayan
efrad : fertler, bireyler
eğlence-perest : eğlence ve oyuna düşkün
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapmış olanlar, inançsız kimseler
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
ehl-i fazl ve kemâl : fazilet ve kemâl sahibi olanlar
ehl-i hakikat : doğru ve hak yolda olan kimseler
esfel-i sâfilîn : aşağıların en aşağısı
fuhşiyat : çok çirkin, aşağılık, helâl olmayan işler
hafiye : gizli çalışan, casus
haylâz : yaramaz, serseri
hizmet-i Kur’ân : Kur’ân hizmeti
hubb-u cah : makam, mevki sevgisi
hüsn-ü tesir : güzel, iyi tesir
hüsn-ü teveccüh : güzel ve hoş görmek, güzel bulmak
iltifat-ı Rahmânî : Allah’ın sonsuz rahmetiyle lütuf ve ikramda bulunması
in’ikâs : yansıma
istihsan : beğenme, güzel bulma
istihzâkârâne : alay edercesine
izale edilmek : giderilmek, ortadan kaldırılmak
kabul-ü Rabbânî : Cenâb-ı Allah’ın kabul ve rızâsı
makbul : kabul gören, geçerli
meşru : helâl, dine uygun
muazzam : azametli, çok büyük
muhterem : hürmete lâyık, saygıdeğer
mübarek : bereketli, hayırlı
mülhid : dinsiz, inkâr eden
mütelezziz : lezzetlenen, lezzet alan
nazar : bakış, dikkat
nazar-ı nefret : nefret bakışları
nisbeten : kıyasla, oranla
raksetmek : dans etmek
rıza-yı İlâhî : Allah’ın rızası
sadâ : ses
sevab-ı uhrevî : ahiret için yapılan, kazanılan sevaplar iyilikler
sukut : alçalma, düşme
süflî : alçak, aşağılık
şakirt : talebe, öğrenci
tahkir : aşağılama
temsil : analoji, kıyaslama tarzında benzetme
teveccüh : ilgi, yönelme
teveccüh-ü rahmet : ilâhî rahmetin yönelmesi, gelmesi
umum : bütün, genel
zerre : çok küçük, az
Yükleniyor...