Madem rızık mukadderdir ve ihsan ediliyor ve veren de Cenâb-ı Haktır. O hem Rahîm, hem Kerîmdir. Onun rahmetini ittiham etmek derecesinde ve keremini istihfaf eder bir surette, gayr-ı meşru bir tarzda yüz suyu dökmekle, vicdanını, belki bazı mukaddesâtını rüşvet verip, menhus, bereketsiz bir mal-ı haramı kabul eden düşünsün ki, ne kadar muzaaf bir divaneliktir!

Evet, ehl-i dünya, hususan ehl-i dalâlet, parasını ucuz vermez, pek pahalı satar. Bir senelik hayat-ı dünyeviyeye bir derece yardım edecek bir mala mukàbil, hadsiz bir hayat-ı ebediyeyi tahrip etmeye bazan vesile olur. O pis hırsla, gazab-ı İlâhîyi kendine celb eder ve ehl-i dalâletin rızasını celbe çalışır.

Ey kardeşlerim! Eğer ehl-i dünyanın dalkavukları ve ehl-i dalâletin münafıkları, sizi, insaniyetin şu zayıf damarı olan tamah yüzünden yakalasalar, geçen hakikati düşünüp, bu fakir kardeşinizi nümune-i imtisal ediniz.

Sizi bütün kuvvetimle temin ederim ki, kanaat ve iktisat, maaştan ziyade sizin hayatınızı idame ve rızkınızı temin eder. Bahusus size verilen o gayr-ı meşru para, sizden, ona mukàbil bin kat fazla fiyat isteyecek.

Hem her saati size ebedî bir hazineyi açabilir olan hizmet-i Kur’âniyeye sed çekebilir veya fütur verir. Bu öyle bir zarar ve boşluktur ki, her ay binler maaş verilse, yerini dolduramaz.

İHTAR: Ehl-i dalâlet, Kur’ân-ı Hakîmden alıp neşrettiğimiz hakaik-i imaniye ve Kur’âniyeye karşı müdafaa ve mukabele elinden gelmediği için, münafıkane ve desisekârâne iğfal ve hile dâmını (tuzağını) istimal ediyor.

Dostlarımı hubb-u cah, tamah ve havf ile aldatmak ve beni bazı isnâdatla çürütmek istiyorlar. Biz, kudsî hizmetimizde daima müsbet hareket ediyoruz.

Fakat, maatteessüf, herbir emr-i hayırda bulunan mânileri def etmek vazifesi, bizi bazan menfi harekete sevk ediyor. İşte, bunun içindir ki, ehl-i nifakın hilekârâne propagandasına karşı, kardeşlerimi sabık üç nokta ile ikaz ediyorum, onlara gelen hücumu def’e çalışıyorum.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bahusus : özellikle
celb etme : çekme
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
dalkavuk : maddî ve şahsî menfaatleri için her türlü zilleti kabul eden soytarı adam
dâm : tuzak
def etmek : uzaklaştırmak
desisekârâne : aldatırcasına, hile yaparak
divanelik : delilik, akılsızlık
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapmış olanlar, inançsız kimseler
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
emr-i hayır : hayırlı bir iş, emir
fütur : usanç
gayr-ı meşru : helâl olmayan, dine aykırı
gazab-ı İlâhî : Allah’ın gazabı
hadsiz : sınırsız
hakaik-i imaniye ve Kur’âniye : Kur’ân ve iman hakikatleri, esasları
hakikat : esas, gerçek
havf : korku
hayat-ı dünyeviye : dünya hayatı
hayat-ı ebediye : sonsuz âhiret hayatı
hile : aldatma
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hizmeti
hubb-u cah : makam, mevkî sevgisi
hususan : özellikle
idame : devam ettirme
iğfal etme : gaflete düşürerek kandırma, aldatma
ihsan : bağış, ikram, lütuf
ihtar : hatırlatma
iktisat : tutumluluk
isnâdat : dayandırmalar, dayanaklar
istihfaf etme : hafife alma
istimal etmek : kullanmak
ittiham etmek : suçlamak
kanaat : razı olma, yetinme
kerem : cömertlik, ikram
Kerîm : sonsuz cömertlik ve ikram sahibi Allah
kudsî : mukaddes, kutsal
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
maatteessüf : üzülerek, ne yazık ki
mal-ı haram : haram mal
mâni : engel
menfi : olumsuz, negatif
menhus : kötü
mukàbil : karşılık
mukadder : takdir olunmuş
mukaddesât : mukaddes olan şeyler, değerler
muzaaf : kat kat
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen
münafıkane : münafıkça, iki yüzlülük yaparak
müsbet hareket etmek : olumlu, yapıcı hareket etmek
neşretme : yayımlama, yayma
nümune-i imtisal : uygulama örneği, modeli
Rahîm : rahmeti herbir varlıkta tecelli eden sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah
rahmet : merhamet, ihsan, bağış
sed çekmek : engel olmak
tamah : hırs ve açgözlülük
Yükleniyor...