ÜÇÜNCÜ DESİSE-İ ŞEYTANİYE

Tamah yüzünden çoklarını avlıyorlar.

Kur’ân-ı Hakîmin âyât ve beyyinâtından istifaza ettiğimiz kat’î burhanlarla çok risalelerde ispat etmişiz ki, meşru rızık, iktidar ve ihtiyarın derecesine göre değil, belki acz ve iftikarın nisbetinde geliyor. Bu hakikati gösteren hadsiz işaretler, emâreler, deliller vardır. Ezcümle:

Bir nevi zîhayat ve rızka muhtaç olan eşcar yerinde durup, onların rızıkları onlara koşup geliyor. Hayvânat, hırsla rızıklarının peşinde koştuklarından, ağaçlar gibi mükemmel beslenmiyorlar.

Hem hayvânat nev’inden balıkların en aptal, iktidarsız ve kum içinde bulunduğu halde mükemmel beslenmesi ve umumiyetle semiz olarak görünmesi, maymun ve tilki gibi zekî ve muktedir hayvânat sû-i maişetinden alîz ve zayıf olması gösteriyor ki, vasıta-ı rızık iktidar değil, iftikardır.

Hem, insanî olsun, hayvanî olsun, bütün yavruların hüsn-ü maişeti ve süt gibi hazine-i rahmetin en lâtif bir hediyesi, umulmadık bir tarzda onlara zaaf ve aczlerine şefkaten ihsan edilmesi; ve vahşî canavarların dıyk-ı maişetleri dahi gösteriyor ki, vesile-i rızk-ı helâl acz ve iftikardır, zekâ ve iktidar değildir.

Hem dünyada, milletler içinde şiddet-i hırsla meşhur olan Yahudi milletinden daha ziyade rızık peşinde koşan olmuyor. Halbuki zillet ve sefalet içinde en ziyade sû-i maişete onlar maruz oluyorlar. Onların zenginleri dahi süflî yaşıyorlar. Zaten ribâ gibi gayr-ı meşru yollarla kazandıkları mal, rızk-ı helâl değil ki meselemizi cerh etsin.

Hem çok ediplerin ve çok ulemanın fakr-ı hali ve çok aptalların servet ve gınâsı dahi gösteriyor ki, celb-i rızkın medarı zekâ ve iktidar değildir, belki acz ve iftikardır, tevekkülvâri bir teslimdir ve lisan-ı kal ve lisan-ı hal ve lisan-ı fiil ile bir duadır.

İşte bu hakikati ilân eden اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ 1 âyeti, bu dâvâmıza o kadar kavî ve metin bir burhandır ki, bütün nebâtat ve hayvânat ve etfal lisanıyla okunuyor. Ve rızık isteyen her taife, şu âyeti lisan-ı hal ile okuyor.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır.” Zâriyat Sûresi, 51:58.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : acizlik, güçsüzlük
alîz : cılız, zayıf
burhan : delil, kanıt
celb-i rızık : rızık elde etmek
cerh : yaralama
dıyk-ı maişet : geçim darlığı
emâre : belirti, iz
eşcar : ağaçlar
etfal : küçük yavrular, çocuklar
ezcümle : özetle, böylece
fakr-ı hâl : yoksulluk, fakirlik
gayr-ı meşru : helâl olmayan, dine aykırı
gınâ : zenginlik
hadsiz : sınırsız
hakikat : asıl, esas, gerçek
hayvânat : hayvanlar
hayvanî : hayvana ait
hazine-i rahmet : Allah’ın rahmet hazinesi
hüsn-ü maişet : güzel ve rahat geçim
iftikar : ihtiyaç sahibi olma, muhtaç olma
ihsan : bağış, ikram, lütuf
ihtiyar : irade, dileme, seçim gücü
iktidar : güç, kudret
insanî : insana ait
kavî : güçlü, kuvvetli
lâtif : güzel, hoş
lisan : dil
lisan-ı fiil : fiil dili, çalışma dili
lisan-ı hal : hâl ve beden dili
lisan-ı kal : söz ile anlatım
maruz : tesiri altında olma, uğrama
medar : kaynak, dayanak
meşru : helâl, dine uygun
muktedir : gücü yeten, iktidar sahibi
nebâtat : bitkiler
nevi : tür, çeşit
nisbet : kıyas, oran
rızk-ı helâl : helâl rızık
ribâ : faiz
sefalet : perişanlık, yoksulluk
semiz : besili, iri, büyük
sû-i maişet : kötü beslenme
süflî : alçak, aşağılık
şefkaten : acıyarak, merhamet ederek
şiddet-i hırs : aşırı hırs ve aç gözlülük
taife : grup, topluluk
tevekkülvâri : Allah’a güvenerek ve Onu vekil kabul ederek
ulema : âlimler
umumiyet : genellik
vâsıta-i rızık : rızık vasıtası, vesilesi
vesile-i rızk-ı helâl : helâl rızık vesilesi
zaaf : zayıflık, kuvvetsizlik
zîhayat : hayat sahibi, canlı
zillet : alçaklık, aşağılık
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...