Meselâ, Mutezile mezhebinde Zemahşerî gibi, itizalde en mutaassıp bir fert olduğu halde, muhakkıkîn-i Ehl-i Sünnet, onun o şedit itirâzâtına karşı onu tekfir ve tadlil etmiyorlar, belki bir râh-ı necat onun için arıyorlar.

Zemahşerî’nin derece-i şiddetinden çok aşağı Ebû Ali Cübbâî gibi Mutezile imamlarını, merdud ve matrud sayıyorlar. Çok zaman bu sır benim merakıma dokunuyordu.

Sonra, lûtf-u İlâhî ile anladım ki, Zemahşerî’nin Ehl-i Sünnete itirâzâtı, hak zannettiği mesleğindeki muhabbet-i haktan ileri geliyordu.

Yani, meselâ tenzih-i hakikî, onun nazarında, hayvanlar kendi ef’âline hâlık olmasıyla oluyor. Onun için, Cenâb-ı Hakkı tenzih muhabbetinden, Ehl-i Sünnetin halk-ı ef’âl meselesinde düsturunu kabul etmiyor.

Merdud olan sair Mutezile imamları, muhabbet-i haktan ziyade, Ehl-i Sünnetin yüksek düsturlarına kısa akılları yetişemediğinden ve geniş kavânin-i Ehl-i Sünnet onların dar fikirlerine yerleşmediğinden, inkâr ettiklerinden merduddurlar.

Aynen bu ilm-i kelâmdaki Ehl-i İtizalin Ehl-i Sünnet ve Cemaate muhalefeti olduğu gibi, Sünnet-i Seniyye haricindeki bir kısım ehl-i tarikatin muhalefeti dahi iki cihetledir.

Biri, Zemahşerî gibi, haline, meşrebine meftûniyet cihetinde daha derece-i zevkine yetişemediği âdâb-ı şeriata karşı bir derece lâkayt kalır.

Diğer kısmı ise —hâşâ— âdâb-ı şeriata, desâtir-i tarikate nisbeten ehemmiyetsiz bakar. Çünkü dar havsalası o geniş ezvâkı ihata edemiyor ve kısa makamı o yüksek âdâba yetişemiyor.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdâb-ı şeriat : şeriatın kuralları, âdâbları
beyan : açıklama, izah
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet : taraf, yön
derece-i şiddet : şiddet derecesi
derece-i zevk : zevk derecesi
desâtir-i tarikat : tarikat düsturları, prensipleri
düstur : kural, prensip
ef’âl : fiiler, işler
ehemmiyetsiz : önemsiz
ehl-i sülûk : nefsi düzeltmek ve vuslata erişmek amacıyla tasavvufa, mânevî terbiye ve terakki yoluna girenler
ehl-i tarikat : tarikata mensup olanlar
ezvâk : zevkler, lezzetler
Hâlık : yaratıcı, herşeyi yaratan Allah
halk-ı ef’âl : fiillerin halkedilmesi, yaratılması
hâşâ : asla öyle değil
havsala : anlama, kavrama gücü
ihata : kapsama, kuşatma
ilm-i kelâm : iman hakikatlerini ispat eden ve açıklayan ilim dalı
itirâzât : itirazlar; bir fikri, hükmü veya durumu kabul etmeyip çürütmeye kalkışma, karşı çıkma
ittiba : tabi olma, uyma
kavânin-i Ehl-i Sünnet : Ehl-i Sünnet ekolünün kuralları, prensipleri
lâkayt : duyarsız, ilgisiz
lûtf-u İlâhî : Allah’ın lütfü
matrud : kovulmuş
meftûniyet : düşkünlük, aşırı bağlılık
merdud : reddedilmiş, geri çevrilmiş
meşreb : hareket tarzı, metod
muhabbet : sevgi
muhabbet-i hak : gerçek sevgi
muhakkıkîn-i Ehl-i Sünnet : gerçekleri araştıran ve hakikatleri delilleriyle bilen Ehl-i Sünnet âlimleri
muhalefet : zıt ve aykırı davranma
nazar : bakış, dikkat
nisbeten : kıyasla, oranla
nübüvvet : peygamberlik
râh-ı necat : kurtuluş yolu
sair : diğer, başka
Sünnet-i Seniyye : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
şedit : şiddetli
tadlil etme : doğru yoldan çıkartma, dalâlette görme
tekfir : küfürle suçlamak
Yükleniyor...