İkinci Makam

Bir Mukaddime, Beş İşarettir.

Mukaddime İki Mebhastır.

BİRİNCİ MEBHAS: Bu gelecek Beş İşarette, şuûnât-ı rububiyeti rasat etmek için, birer sönük, küçük dürbün nev’inden birer temsil yazılacak. Bu temsiller şuûnât-ı rububiyetin hakikatini tutamaz, ihata edemez, mikyas olamaz; fakat baktırabilir. O gelecek temsilâtta ve geçen remizlerde, Zât-ı Akdesin şuûnâtına münasip olmayan tabirat, temsilin kusuruna aittir. Meselâ, lezzet ve sürur ve memnuniyetin bizce malûm mânâları, şuûnât-ı mukaddeseyi ifade edemiyor; fakat birer ünvan-ı mülâhazadır, birer mirsad-ı tefekkürdür.

Hem dahi şu temsiller, muhît, azîm bir kanun-u rububiyetin küçük bir misalde ucunu göstermekle, rububiyetin şuûnâtında o kanunun hakikatini ispat ediyor. Meselâ, “Bir çiçek vücuttan gider, binler vücut bırakarak öyle gider” denilmiş. Onunla azîm bir kanun-u rububiyeti gösteriyor ki, bütün bahar, belki bütün dünyadaki mevcudatta bu kanun-u rububiyet cereyan ediyor.

Evet, Hâlık-ı Rahîm, bir kuşun tüylü libasını hangi kanunla değiştiriyor, tazelendiriyor. O Sâni-i Hakîm, aynı kanunla, her sene küre-i arzın libasını tecdid eder. Hem o aynı kanunla, her asırda dünyanın şeklini tebdil eder. Hem aynı kanunla, kıyamet vaktinde kâinatın suretini tağyir edip değiştirir.

Hem hangi kanunla zerreyi Mevlevî gibi tahrik ederse, aynı kanunla küre-i arzı meczup ve semâa kalkan Mevlevî gibi döndürüyor. Ve o kanunla âlemleri böyle çeviriyor ve manzume-i şemsiyeyi gezdiriyor.

Hem hangi kanunla senin bedenindeki hüceyrâtın zerrelerini tazelendiriyor, tamir ve tahlil ediyorsa, aynı kanunla senin bağını her sene tecdid eder ve her mevsimde çok defa tazelendirir. Aynı kanunla, zemin yüzünü her bahar mevsiminde tecdid eder, taze bir peçe üstüne çeker.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Birinci Makam / Sonraki Risale: Yirmi Dördüncü Mektubun Birinci Zeyli
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya
azîm : büyük, yüce
cereyan etme : meydana gelme
hakikat : gerçek, asıl
Hâlık-ı Rahîm : sonsuz merhamet ve şefkat sahibi ve herşeyi yoktan yaratan Allah
hüceyrât : hücrecikler
ihata etme : kapsama, kuşatma
kanun-u rububiyet : rububiyet kanunu
küre-i arz : yeryüzü, dünya
libas : elbise
makam : konum, derece
malûm : bilinen
manzume-i şemsiye : güneş sistemi
mebhas : konu, bölüm
meczup : kendinden geçmiş
mevcudat : varlıklar
Mevlevî : Mevlevîlik tarikatına mensup kimse
mikyas : ölçü
mirsad-ı tefekkür : tefekkür ve gözlemleme aracı
muhit : kapsamlı
mukaddime : başlangıç, giriş bölümü
münasip : uygun
nev’i : tür, çeşit
rasat etmek : gözetlemek
remiz : işaret
rububiyet : Rablık; Allah’ın herbir varlığa, yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
Sâni-i Hakîm : herşeyi hikmetle ve san’atla yaratan Allah
semâ : Mevlevîlerin kendi ekseni etrafında dönmeleri
suret : biçim, şekil
sürur : mutluluk, sevinç
şuûnât : Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellikler
şuûnât-ı mukaddese : Allah’ın tertemiz ve noksansız olan işleri, mukaddes özellikleri
şuûnât-ı rububiyet : rububiyetin işleri ve halleri
tabirat : tabirler, ifadeler
tağyir etme : başka bir şeyle değiştirme
tahrik etme : harekete geçirme
tebdil etme : değiştirme
tecdid : yenileme
temsil : analoji, kıyaslama tarzında benzetme
temsilât : temsiller
ünvân-ı mülâhaza : bir şeyin hakikatini düşünebilmek için konulan isim
vücut : varlık
Zât-ı Akdes : her türlü kusur ve eksiklikten uzak olan Zât, Allah
zerre : atom
Yükleniyor...