Hem masnuatını sevdiği için, o masnuatın en mükemmeli olan zîhayatı ve zîhayatın en mükemmeli olan zîşuuru ve zîşuurun en efdali olan insanları ve insanların bil’ittifak en mükemmeli olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı elbette daha ziyade sever.

Hem kendi mahlûkatının mehâsin-i ahlâkiyelerini sevdiği için, mehâsin-i ahlâkiyede bil’ittifak en yüksek mertebede bulunan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı sever ve derecâta göre ona benzeyenleri dahi sever.

Demek, Cenâb-ı Hakkın rahmeti gibi, muhabbeti dahi kâinatı ihata etmiş. İşte, o hadsiz mahbuplar içindeki mezkûr beş vechinin herbir vechinde en yüksek makam, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâma mahsustur ki, “Habîbullah” lâkabı ona verilmiş.

İşte bu en yüksek makam-ı mahbubiyeti, Süleyman Efendi, “Ben sana âşık olmuşum” tabiriyle beyan etmiştir. Şu tabir bir mirsad-ı tefekkürdür, gayet uzaktan uzağa bu hakikate bir işarettir. Bununla beraber, madem bu tabir şe’n-i rububiyete münasip olmayan mânâyı hayale getiriyor; en iyisi, şu tabir yerine “Ben senden razı olmuşum” denilmeli.

ÜÇÜNCÜ NÜKTE

Miraciyedeki maceralar, malûmumuz olan mânâlarla, o kudsî ve nezih hakikatleri ifade edemiyor. Belki o muhavereler birer ünvan-ı mülâhazadır, birer mirsad-ı tefekkürdür ve ulvî ve derin hakaike birer işarettir ve imanın bir kısım hakaikine birer ihtardır ve kabil-i tabir olmayan bazı mânâlara birer kinayedir.

Yoksa, malûmumuz olan mânâlarla bir macera değil. Biz, hayalimizle o muhaverelerden o hakikatleri alamayız; belki kalbimizle heyecanlı bir zevk-i imanî ve nuranî bir neş’e-i ruhanî alabiliriz.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
beyan etme : açıklama
bil’ittifak : ittifakla, birleşerek
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
derecât : dereceler
efdal : en üstün, en faziletli
Habibullah : Allah’ın en sevdiği kul olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)
hadsiz : sınırsız
hakaik : gerçek mahiyetler, hakikatler
hakikat : doğru, gerçek
ihata etme : kapsama, kuşatma
ihtar : hatırlatma
ittiba etme : uyma, tabi olma
kabil-i tabir : yoruma açık, ifade edilebilir
kinaye : maksadı, kapalı bir şekilde ve dolaylı olarak anlatan söz
kudsî : her türlü kusur ve noksandan uzak
mahbup : sevgili
mahlûkat : varlıklar
mahsus : özel, has
makam-ı mahbubiyet : Allah’ın sevgisini kazanma makamı, derecesi
malûm : bilinen
masnûat : san’at eserleri
mehâsin-i ahlâkiye : ahlâkî güzellikler
mezkûr : adı geçen
Miraciye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) mi’rac-ı şeriflerinden bahseden eser
mirsad-ı tefekkür : tefekküre sebep olan gözlem
muhabbet : sevgi
Muhammed-i Arabî : Arapların arasında gelen Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)
muhavere : karşılıklı konuşma
münasip : uygun
neş’e-i ruhanî : ruhen duyulan sevinç ve neşe
nezih : temiz, hoş
nuranî : nurdan varlık
nükte : ince mânâlı söz
rahmet : merhamet ve şefkat
şe’n-i Rububiyet : Cenâb-ı Allah’ın rububiyetinin gereği
tabir : açıklama, ifade
tesbih : Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anma
ünvân-ı mülâhaza : bir şeyin hakikatini bir derece düşünebilmek için konulan isim veya ünvan
velvele-i zikir : zikir sesleri
Yükleniyor...