Üçüncü suale deriz ki: Hak namına, hakikat hesabına olan tesadüm-ü efkâr ise, maksatta ve esasta ittifakla beraber, vesâilde ihtilâf eder. Hakikatin her köşesini izhar edip hakka ve hakikate hizmet eder. Fakat tarafgirâne ve garazkârâne, firavunlaşmış nefs-i emmâre hesabına hodfuruşluk, şöhretperverâne bir tarzdaki tesadüm-ü efkârdan bârika-i hakikat değil, belki fitne ateşleri çıkıyor. Çünkü, maksatta ittifak lâzım gelirken, öylelerin efkârının küre-i arzda dahi nokta-i telâkîsi bulunmaz. Hak namına olmadığı için, nihayetsiz müfritâne gider, kabil-i iltiyam olmayan inşikaklara sebebiyet verir. Hal-i âlem buna şahittir.
Elhasıl: اَلْحُبُّ ِللهِ 1 وَالْبُغْضُ فِى اللهِ 2 وَالْحُكْمُ ِللهِ 3 olan desâtir-i âliye düstur-u harekât olmazsa, nifak ve şikak meydan alır.
Evet, وَالْبُغْضُ فِى اللهِ - وَالْحُكْمُ ِللهِ demezse, o düsturları nazara almazsa, adalet etmek isterken zulmeder.
Cây-ı ibret bir hâdise: Bir vakit, İmam-ı Ali Radıyallahü Anh bir kâfiri yere atmış. Kılıcını çekip keseceği zaman o kâfir ona tükürmüş. O, kâfiri bırakmış, kesmemiş. O kâfir ona demiş ki: “Neden beni kesmedin?”
Dedi: “Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün; hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlâsım zedelendi. Onun için seni kesmedim.”
O kâfir ona dedi: “Beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti. Madem dininiz bu derece sâfi ve hâlistir; o din haktır”4 dedi.
Elhasıl: اَلْحُبُّ ِللهِ 1 وَالْبُغْضُ فِى اللهِ 2 وَالْحُكْمُ ِللهِ 3 olan desâtir-i âliye düstur-u harekât olmazsa, nifak ve şikak meydan alır.
Evet, وَالْبُغْضُ فِى اللهِ - وَالْحُكْمُ ِللهِ demezse, o düsturları nazara almazsa, adalet etmek isterken zulmeder.
Cây-ı ibret bir hâdise: Bir vakit, İmam-ı Ali Radıyallahü Anh bir kâfiri yere atmış. Kılıcını çekip keseceği zaman o kâfir ona tükürmüş. O, kâfiri bırakmış, kesmemiş. O kâfir ona demiş ki: “Neden beni kesmedin?”
Dedi: “Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün; hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlâsım zedelendi. Onun için seni kesmedim.”
O kâfir ona dedi: “Beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti. Madem dininiz bu derece sâfi ve hâlistir; o din haktır”4 dedi.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : “Allah için sevmek.” Buharî, Îman: 1; Ebû Dâvud, Sünnet: 2; Müsned, 5:146.
2 : “Allah için buğzetmek.” Buharî, Îman: 1; Ebû Dâvud, Sünnet: 2; Müsned, 5:146.
3 : “Hüküm Allah’a aittir.” Mü’min, 40:12; Kasas, 28:70; En’âm, 6:57.
4 : Şeyh Şemseddin Sivasî, Menakıb-ı Cihar Yar-i Güzin, (Osmanlıcası), s. 294.
2 : “Allah için buğzetmek.” Buharî, Îman: 1; Ebû Dâvud, Sünnet: 2; Müsned, 5:146.
3 : “Hüküm Allah’a aittir.” Mü’min, 40:12; Kasas, 28:70; En’âm, 6:57.
4 : Şeyh Şemseddin Sivasî, Menakıb-ı Cihar Yar-i Güzin, (Osmanlıcası), s. 294.
Önceki Risale: Yirmi Birinci Mektup / Sonraki Risale: Yirmi Üçüncü Mektup
Bölümler




