İKİNCİ NOKTA

وَلاَتَرْكَنُواۤ اِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ 1 âyet-i kerimesi fermanıyla, zulme değil yalnız âlet olanı ve taraftar olanı, belki ednâ bir meyil edenleri dahi dehşetle ve şiddetle tehdit ediyor. Çünkü, rıza-yı küfür küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür. İşte, bir ehl-i kemâl, kâmilâne, şu âyetin çok cevâhirinden bir cevherini şöyle tabir etmiştir:

Muîn-i zâlimîn dünyada erbâb-ı denâettir,
Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten.

Evet, bazıları yılanlık ediyor, bazıları köpeklik ediyor. Böyle mübarek bir gecede, mübarek bir misafirin, mübarek bir duada iken, hafiyelik edip, güya cinayet yapıyormuşuz gibi ihbar eden ve taarruz eden, elbette bu şiirin meâlindeki tokada müstehaktır.

ÜÇÜNCÜ NOKTA

Sual: “Madem Kur’ân-ı Hakîmin feyziyle ve nuruyla en mütemerrid ve müteannid dinsizleri ıslah ve irşad etmeye, Kur’ân’ın himmetine güveniyorsun; hem bilfiil de yapıyorsun. Neden senin yakınında bulunan bu mütecavizleri çağırıp irşad etmiyorsun?”

Elcevap: Usul-ü şeriatin kaide-i mühimmesindendir:

اَلرَّاضِى بِالضَّرَرِ لاَينْظَرُ لَهُ Yani, “Bilerek zarara razı olana şefkat edip lehinde bakılmaz.”

İşte, ben çendan Kur’ân-ı Hakîmin kuvvetine istinaden dâvâ ediyorum ki, çok alçak olmamak ve yılan gibi dalâlet zehrini serpmekle telezzüz etmemek şartıyla, en mütemerrid bir dinsizi, birkaç saat zarfında ikna etmezsem de, ilzam etmeye hazırım. Fakat, nihayet derecede alçaklığa düşmüş bir vicdan ki, bilerek dinini dünyaya satar ve bilerek hakikat elmaslarını pis, muzır şişe parçalarına mübadele eder derecede münafıklığa girmiş insan suretindeki yılanlara hakaiki söylemek, hakaike karşı bir hürmetsizliktir.

كَتَعْلِيقِ الدُّرَرِ فِى اَعْنَاقِ الْبَقَرِ 2 darbımeseli gibi oluyor. Çünkü bu işleri yapanlar, kaç defa hakikati Risale-i Nur’dan işittiler. Ve bilerek, hakikatleri zındıka dalâletlerine karşı çürütmek istiyorlar. Böyleler, yılan gibi zehirden lezzet alıyorlar.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Zulmedenlere en küçük bir meyil dahi göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur.” Hûd Sûresi, 11:113.
2 : Öküzün boynuna inci takmak gibi.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bilfiil : fiilen, gerçekten
cevâhir : cevherler, özler
çendan : gerçi, her ne kadar
dalâlet : sapıklık, inançsızlık, inkar
dâvâ etmek : iddia etmek
ednâ : basit, aşağı
ehl-i kemâl : kemâl sahipleri, olgun kimseler
erbâb-ı denâet : alçak ve rezil kimseler
feyz : ilham, bereket, ilim bolluğu
hafiyelik : casusluk
hakaik : gerçekler
hakikat : gerçek
himmet : yardım
ıslah : iyileştirme, düzeltme
ihbar eden : haber veren
ilzam etme : susturma, mağlup etme
irşad etme : doğru yol gösterme
irşad : doğru yol gösterme
istinaden : dayanarak
kaide-i mühimme : önemli kural, prensip
kâmilâne : mükemmel bir şekilde
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
meâl : anlam, mânâ
muîn-i zâlimîn : zâlimlerin yardımcısı
muzır : zararlı
mübadele etme : değiştirme
mübarek : hayırlı
münafıklık : iki yüzlülük, inanmadığı halde inanmış görünme
müstehak : lâyık
müteannid : inatçı
mütecaviz : saldırgan, haddi aşan
mütemerrid : inatçı, inanmamakta direnen, asi
nihayet derecede : son derece
rıza-yı küfür : küfre rıza gösterme
sayyâd-ı bî-insâf : insafsız avcı
suret : biçim, şekil
taarruz eden : saldıran
tabir etme : yorumlama, açıklama
telezzüz etmek : lezzet almak
usul-ü şeriat : şeriatın esasları, İslâm Hukuku Usûlü
zarfında : içinde
Yükleniyor...