Hem şimdi baktığımız şu sayfada, yalnız altı hüzün kelimesi var. O altı hüzün, üç satırda öyle lâtif iki kavsi teşkil etmiş ki, neş’eli bir hüznü görene verir.

Hem işâret-i gaybiye olmak için, başka hiçbir kitapta bulunmamak lâzım gelmez. Meselâ, nasıl ki, belâğat-i Kur’âniye derece-i i’câza vasıl olduğu için, bir mu’cize-i Risalet olduğu halde, sair ehl-i belâğatın umum kitaplarında, derecatlarına göre belâğat vardır. Onlarda belâğat bulunması, i’câz-ı Kur’ân’a münâfi olamaz.

Öyle de i’câz-ı Kur’ân’ın yüzer kısmından bir kısmının cilvesi, bir nevi ikram-ı İlâhî nev’inden, Kur’ân’ın bir nevi tefsiri olan Sözler’de, hakaik-i Kur’âniyenin hüsn-ü intizamına işareten görünüp tecellî etmesine, sair kitaplarda tevafukatın bulunması zarar vermez. Çünkü o dereceye yetişmezler. Çünkü Sözler’deki o nevi tevafukat o dereceye gelmiş ki, dikkat edenlere kat’î kanaat verir ki, beşerin düşünüşü değil ve ihtiyarıyla da olmamıştır. Belki nakşî bir nevi Kur’ân i’câzının, gölgesinin gölgesi, kendi tefsirinin âyinesinde, bir nevi ikram-ı İlâhî suretinde temessül ediyor. اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى 1

ÜÇÜNCÜ NÜKTE

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ - وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ 2

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَعَلٰى وَالِدَيْكُمْ وَعَلٰى اِخْوَانِكُمْ وَعَلٰى رُفَقَائِكُمْ فِى دَرْسِ الْقُرْآنِ 3

Aziz kardeşim,

Evvela: Kardeşimiz Abdülmecid’in, Yirmi Altıncı Mektubun Üçüncü Mebhasını, lüzumsuz bir ihtiyata binaen ziyade görmesini, sen de onun ziyadesini ziyade görmekliğin beni ziyade sevindirdi.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Allah’a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.
2 : Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. “Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
3 : Allah’ın selâmı sizin, anne ve babanızın, kardeşlerinizin, Kur’ân dersindeki arkadaşlarınızın üzerine olsun.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aziz : çok değerli, izzetli
belâğat : düzgün, kusursuz, yerinde, hâlin ve makamın icabına göre söz söyleme
belâğat-i Kur’âniye : Kur’ân’ın kendine has belâğati
beşer : insanlık
binaen : dayanarak
cilve : görüntü, yansıma
derecat : dereceler
derece-i i’câz : mu’cizelik derecesi
ehl-i belâğat : edebiyatçılar, söz ve ifade uzmanları
Elhamdü lillâhi hâzâ min fadl-i Rabbî : Rabbimin bu ikram ve ihsanından dolayı hamdolsun
hakaik-i Kur’âniye : Kur’ân’ın hakikatleri, esasları
hüsn-ü intizam : tertip ve düzenin güzelliği
i’câz : mu’cize oluş
i’câz-ı Kur’ân : Kur’ân’ın mu’cizeliği
ihtiyar : irade, istek, tercih
ihtiyat : önlem alma, tedbirli hareket etme
ikram-ı İlâhî : Allah’ın lûtfu ve ikramı
işâret-i gaybiye : geleceğe veya bilinmeyen bir olaya işaret
kanaat : görüş, fikir
kavs : yay
lâtif : güzel, hoş
mebhas : bahis, kısım
mu’cize-i Risalet : Peygamberlik mu’cizesi
münâfi : zıt, ters
nevi : çeşit
sair : diğer, başka
suret : biçim, şekil
tecellî : belirme, görünme, yansıma
tefsir : açıklama, yorum
temessül : görünme, şekillenme
teşkil etme : oluşturma, meydana getirme
tevafukat : uygunluklar, birbirine denk düşmeler
umum : bütün, genel
vasıl olma : ulaşma
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...