Ne mutlu sizlere ki, hizmetinizi ve vazifenizi bitirdiniz. Zahmetiniz bitti; rahata ve rahmete gidiyorsunuz. Hizmet, meşakkat bitti; ücret almaya gidiyorsunuz.

Evet, geçen baharın defter-i a’mâlinin sahifeleri ve hidemâtının sandukçaları olan tohumları, çekirdekleri muhafaza eden ve ikinci baharda gayet şâşaalı, belki yüz derece aslından daha bereketli bir tarzda muhafaza eden, neşreden Kadîr-i Zülcelâl, elbette sizin de netâic-i hayatınızı öyle muhafaza ediyor ve hizmetinize pek kesretli bir surette mükâfat verecektir.

ONUNCU KELİME

وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ Yani, O Vâhiddir, Ehaddir. Herşeye kàdirdir. Hiçbir şey Ona ağır gelmez. Bir baharı halk etmek, bir çiçek kadar Ona kolaydır. Cenneti halk etmek, bir bahar kadar Ona rahattır. Her günde, her senede, her asırda yeniden yeniye icad ettiği hadsiz masnuatı, nihayetsiz kudretine nihayetsiz lisanlarla şehadet ederler.

İşte şu kelime dahi şöyle müjde eder; der ki:

Ey insan! Yaptığın hizmet, ettiğin ubûdiyet boşu boşuna gitmez. Bir dâr-ı mükâfat, bir mahall-i saadet senin için ihzar edilmiştir. Senin şu fâni dünyana bedel, bâki bir Cennet seni bekler. İbadet ettiğin ve tanıdığın Hâlık-ı Zülcelâlin vaadine iman ve itimad et. Ona, vaadinde hulf etmek muhaldir. Kudretinde hiçbir cihetle noksaniyet yoktur. İşlerine acz müdahale edemez. Senin küçük bahçeni halk ettiği gibi, Cenneti dahi senin için halk edebilir ve halk etmiş ve sana vaad etmiş. Ve vaad ettiği için, elbette seni onun içine alacak.

Madem bilmüşahede görüyoruz: Her senede, yeryüzünde hayvânat ve nebâtâtın üç yüz binden ziyade envâlarını ve milletlerini kemâl-i intizam ve mizanla, kemâl-i sür’at ve suhuletle haşredip neşreder. Elbette böyle bir Kadîr-i Zülcelâl, vaadini yerine getirmeye muktedirdir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : güçsüzlük
bâki : kalıcı, sürekli, sonsuz
bilmüşahede : gözle görerek
celb etmek : çekmek
dâr-ı mükâfat : mükâfat yurdu
defter-i a’mâl : amel defteri; yapılan iyilik ve kötülüklerin kaydedildiği defter
Ehad : her bir varlık üzerinde birliğinin izleri görünen ve bütün kemâl sıfatların sahibi olan bir Allah
envâ : türler
fâni : gelip geçici
Hâlık-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan ve her şeyi yoktan yaratan Allah
halk etmek : yaratmak
hayır : iyilik
hayvânat : hayvanlar
hidemât : hizmetler
hulf : sözünden dönme
icad : var etme, yaratma
ihzar : hazırlama
itimad etmek : güvenmek
kàdir : herşeye gücü yeten
Kadîr-i Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve kudreti herşeyi kuşatan Allah
kemâl-i intizam ve mizan : mükemmel bir düzen ve ölçü
kesretli : çok
kudret : güç, iktidar
mahall-i saadet : mutluluk yeri
masnuat : san’at eserleri
me’yus : ümitsiz
meşakkat : zorluk
muhafaza : koruma
muhal : olması imkânsız şey
muvakkaten : geçici olarak
nebâtât : bitkiler
neşreden : yayan
netâic-i hayat : hayatın neticeleri
nihayetsiz : sonsuz
noksaniyet : eksiklik
sandukça : küçük sandık
suret : şekil, biçim
şâşalı : gösterişli, parlak
şehadet : şahitlik, tanıklık
ubûdiyet : kulluk
vaad : söz verme
Vâhid : Zâtında, sıfatlarında, isimlerinde, işlerinde ve hükümlerinde asla ortağı ve benzeri olmayan ve birliği herşeyi kaplamış olan Allah
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Zât, Allah
ziyade : fazla
Yükleniyor...