Ve nihayetsiz bir san’atla, kıymettar bir surette icad eder. Lüzum olsa, bütün eşya ile birtek şeye bakar, baktırır, medet verir ve kuvvetli yapar. Ve bütün eşyayı dahi, o vâhidiyet sırrıyla, birtek şey gibi icad eder, tasarruf eder, idare eder. İşte, şu imdad-ı vâhidiyet sırrıyladır ki, şu kâinatta, nihayet derecede mebzuliyet ve ucuzluk içinde, nihayet derecede san’atça ve kıymetçe yüksek ve âli bir keyfiyet görünüyor.

İkinci menba olan yüsr-ü vahdet: Yani, birlik usulüyle, bir merkezde, bir elden, bir kanunla olan işler, gayet derecede kolaylık veriyor. Müteaddit merkezlere, müteaddit kanuna, müteaddit ellere dağılsa, müşkülât peydâ eder.

Meselâ, nasıl ki bir ordunun bütün neferatının bir merkezden, bir kanunla, bir kumandan-ı âzam emriyle esasat-ı teçhiziyeleri yapılsa, birtek nefer kadar kolay olur. Eğer ayrı ayrı fabrikalarda, ayrı ayrı merkezlerde teçhizatları yapılsa, bir ordunun teçhizine lâzım olan bütün askerî fabrikalar, birtek neferin teçhizatı için lâzım gelir. Demek, eğer vahdete istinad edilse, bir ordu, bir nefer kadar kolay olur. Eğer vahdet olmazsa, bir nefer, bir ordu kadar, teçhizin esasatı cihetinde müşkülât peydâ eder.

Hem bir ağacın meyvelerine, vahdet noktasında bir merkeze, bir kanuna, bir köke istinaden madde-i hayatiye verilse, binler meyveler, tek bir meyve gibi kolay olur. Eğer herbir meyve ayrı ayrı merkeze raptedilse ve ayrı ayrı yerden mevadd-ı hayatiyeleri gönderilse, herbir meyve bütün ağaç kadar müşkülât peydâ eder. Çünkü, bütün ağaca lâzım olan mevadd-ı hayatiye, herbir meyve için dahi lâzımdır.

İşte, şu iki temsil gibi, وَ ِللّٰهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى1 şu kâinatın Sânii, Vâhid-i Ehad olduğu için, vahdetle iş görür. Ve vahdetle iş gördüğü için, bütün eşya birtek şey kadar kolay olur. Hem birtek şeyi, san’atça bütün eşya kadar kıymetli yapabilir. Ve hadsiz efradı, gayet kıymettar bir surette icad ederek, şu görünen hadsiz mebzuliyet ve nihayetsiz ucuzluk lisanıyla, cûd-u mutlakını gösterir ve hadsiz sehâvetini ve nihayetsiz hallâkıyetini izhar eder.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “En yüce sıfatlar Allah’ındır.” Nahl Sûresi, 16:60.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âli : yüksek, yüce
cihet : yön, taraf
cûd-u mutlak : sınırsız cömertlik
efrad : fertler, bireyler
esasat : esaslar, prensipler
esâsât-ı teçhiziye : donanım unsurları ve kuralları
eşya : şeyler, varlıklar
hadsiz : sınırsız
hallâkıyet : yaratıcılık
icad etme : yaratma
imdâd-ı vâhidiyet : her şeyin bir tek noktaya bağlanmasından gelen yardım ve destek
isnad edilme : dayandırılma
istinaden : dayanarak
izhar etme : meydana çıkarma, gösterme
kâinat : evren, yaratılmış herşey
keyfiyet : durum, özellik, nitelik
kıymettar : kıymetli
kumandan-ı âzam : en büyük komutan
lisan : dil
madde-i hayatiye : hayat için lüzumlu olan madde
mebzuliyet : bolluk, çokluk
medet verme : yardım etme, destek verme
menba : kaynak
mevadd-ı hayatiye : hayat için lüzumlu ve zorunlu olan maddeler
müşkülât : zorluklar, güçlükler
müteaddit : çeşitli, birden fazla
nefer : asker, er
neferat : neferler; askerler
nihayet derecede : son derece
peydâ etme : meydana gelme, ortaya çıkma
raptetme : bağlama
Sâni : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah
sehâvet : cömertlik
suret : biçim, şekil
tasarruf : kullanma ve yönetme
teçhiz : cihazlanma, donanma
teçhizat : cihazlar, donanım
temsil : analoji; kıyaslama tarzında benzetme
vahdet : birlik, teklik
Vâhid-i Ehad : birliği herşeyi kapladığı gibi herbir şeyde de ayrı ayrı görülen Allah
vâhidiyet : Allah’ın birliği
yüsr-ü vahdet : birliğin kolaylığı; bir işin bir elde ve bir merkezde yapılmasının kolaylığı
Yükleniyor...