Demek, vücut rüsuh peydâ ettikçe, kuvvet ziyadeleşir; az bir şey, çok hükmüne geçer. Hususan vücut rüsuh-u tam kazandıktan sonra, maddeden mücerred ise, kayıt altına girmezse, o vakit cüz’î bir cilvesi, sair hafif tabakat-ı vücudun çok âlemlerini çevirebilir.
İşte, وَ ِللّٰهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى1 şu kâinatın Sâni-i Zülcelâli, Vâcibü’l-Vücuddur. Yani, Onun vücudu zâtîdir, ezelîdir, ebedîdir, ademi mümtenidir, zevâli muhaldir ve tabakat-ı vücudun en râsihi, en esaslısı, en kuvvetlisi, en mükemmelidir.
Sair tabakat-ı vücut, Onun vücuduna nisbeten gayet zayıf bir gölge hükmündedir. Ve o derece Vücud-u Vâcib, râsih ve hakikatli; ve vücud-u mümkünat o derece hafif ve zayıftır ki, Muhyiddin-i Arabî gibi çok ehl-i tahkik, sair tabakat-ı vücudu evham ve hayal derecesine indirmişler, لاَ مَوْجُودَ اِلاَّ هُوَ2 demişler.
Yani,“Vücud-u Vâcib’e nisbeten başka şeylere vücut denilmemeli; onlar vücut ünvanına lâyık değillerdir” diye hükmetmişler.
İşte, Vâcibü’l-Vücud’un hem vâcib, hem zâtî olan kudretine karşı, mevcudatın hem hâdis, hem ârızî vücutları ve mümkünâtın hem kararsız, hem kuvvetsiz sübutları, elbette nihayet derecede kolay ve hafif gelir.
Bütün ruhları haşr-i âzamda ihyâ edip muhakeme etmek, bir baharda, belki bir bahçede, belki bir ağaçta haşir ve neşrettiği yaprak ve çiçek ve meyveler kadar kolaydır.
İşte, وَ ِللّٰهِ الْمَثَلُ اْلاَعْلٰى1 şu kâinatın Sâni-i Zülcelâli, Vâcibü’l-Vücuddur. Yani, Onun vücudu zâtîdir, ezelîdir, ebedîdir, ademi mümtenidir, zevâli muhaldir ve tabakat-ı vücudun en râsihi, en esaslısı, en kuvvetlisi, en mükemmelidir.
Sair tabakat-ı vücut, Onun vücuduna nisbeten gayet zayıf bir gölge hükmündedir. Ve o derece Vücud-u Vâcib, râsih ve hakikatli; ve vücud-u mümkünat o derece hafif ve zayıftır ki, Muhyiddin-i Arabî gibi çok ehl-i tahkik, sair tabakat-ı vücudu evham ve hayal derecesine indirmişler, لاَ مَوْجُودَ اِلاَّ هُوَ2 demişler.
Yani,“Vücud-u Vâcib’e nisbeten başka şeylere vücut denilmemeli; onlar vücut ünvanına lâyık değillerdir” diye hükmetmişler.
İşte, Vâcibü’l-Vücud’un hem vâcib, hem zâtî olan kudretine karşı, mevcudatın hem hâdis, hem ârızî vücutları ve mümkünâtın hem kararsız, hem kuvvetsiz sübutları, elbette nihayet derecede kolay ve hafif gelir.
Bütün ruhları haşr-i âzamda ihyâ edip muhakeme etmek, bir baharda, belki bir bahçede, belki bir ağaçta haşir ve neşrettiği yaprak ve çiçek ve meyveler kadar kolaydır.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : “En yüce sıfatlar Allah’ındır.” Nahl Sûresi, 16:60.
2 : Ondan başka hiçbir gerçek varlık yoktur.
2 : Ondan başka hiçbir gerçek varlık yoktur.
Önceki Risale: Birinci Makam, On Birinci Kelime / Sonraki Risale: İkinci Makam, Birinci Kelime