10. Bütün zaman ve mekânlarda gelip geçen insanlara tevcih-i kelâm ettiği halde, suhulet-i beyandan dolayı sanki muhatap birdir.

11. İrşadın gayelerine isal için tekrarları, tahkik ve takriri ifade eder. Maahaza, tekrarları halel vermez. İadesi, zevki izale etmez. Tekerrür ettikçe misk gibi kokar.

12. Kur’ân kalblere kuvvet ve gıdadır, ruhlara şifâdır. Gıdanın tekrarı, kuvveti arttırır. Tekrar etmekle daha melûf ve menus olduğundan lezzeti artar.

13. İnsan maddî hayatında, her anda havaya, her vakit suya, her zaman ve hergün gıdaya, her hafta ziyaya muhtaçtır. Bunların tekerrürü haddizatında tekerrür olmayıp, ihtiyaçların tekerrürü içindir. Kezâlik, insan, hayat-ı ruhiyesi cihetiyle Kur’ân’da zikredilen bütün nevilere muhtaçtır. Bazı nevilere her anda muhtaçtır: Hüvallah gibi. Çünkü ruh bununla nefes alıyor. Bazı nevilere her vakit, bazılarına her zaman muhtaçtır. İşte, hayat-ı kalbiyenin ihtiyaçlarına binaen, Kur’ân tekrarlar yapıyor. Meselâ, Bismillâh, hava-i nesîmî gibi kalbi ve ruhu tatmin ettiğinden, kesret-i ihtiyaca binaen Kur’ân’da çok tekrar edilmiştir.

14. Kıssa-i Mûsâ gibi bazı hâdisât-ı cüz’iyenin tekrarı, o hâdisenin büyük bir düsturu tazammun ettiğine işarettir.

Hülâsa: Kur’ân hem zikirdir, hem fikirdir, hem hikmettir, hem ilimdir, hem hakikattir, hem şeriattır, hem sadırlara şifa, mü’minlere hüdâ ve rahmettir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Zeylû'l-Hubâb / Sonraki Risale: Zeylü'l-Habbe
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

binaen : dayanarak
bismillâh : Allah’ın adıyla
cihet : yön, taraf
düstur : kural, kanun
fıtrat-ı insaniye : insanın yaratılışı, tabiatı
gaflet : Allah’ın emir ve yasaklarına duyarsız olma hâli
garip : tuhaf, şaşırtıcı, ilginç
gaye : amaç
haddizatında : aslında, esasen
hâdisât-ı cüz’iye : ferdî hâdiseler, bireysel olaylar
hâdise : olay
hakikat : doğru, gerçek
halel vermek : zarar vermek
hava-i nesîmî : hafif ve hoşça esen rüzgâr, tatlı, hoş hava
havâs : duygular, hisler
hayat-ı kalbiye : kalbe ait hayat
hayat-ı ruhiye : ruha ait, ruhsal hayat
hikmet : ilim, yüksek bilgi
hüdâ : hidayet, doğru yolu gösterme, doğru yol
hüküm : yargı, bir şeyi diğer bir şeye olumlu veya olumsuz olarak isnad etme; “namaz farz bir ibadettir” gibi
hülâsa : özet olarak
hüvallah : “O Allah’tır”
i’lem eyyühe’l-aziz : “Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!” mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir söz
iltibas : karıştırma
irşad : doğru yol gösterme
isal : ulaştırma, eriştirme
izale etmek : gidermek, ortadan kaldırmak
kesret-i ihtiyac : büyük ihtiyaç, ihtiyacının çokluğu
kezâlik : bunun gibi
kıssa-i Mûsâ : Hz. Mûsâ’nın (a.s.) kıssası
letâif : insanın mânevi yapısında bulunan ince duygular
maahaza : bununla beraber, bununla birlikte
mecnun : deli
melûf : kendisine ısınılan, dostluk ve yakınlık kurulan, dost
menus : alışılmış, yabancılık hissedilmeyen
misk : güzel koku
muhatap : hitap edilen
nevi : çeşit, tür
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet
ruh : hayat kaynağı, can, cevher
sadır : kalp, göğüs
suhulet-i beyan : açıklamanın kolaylığı
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi
tahkik : kesin olduğunu teyit etme; bir hüküm ve gerçekliği ispat edip kuvvetle ifade etme
takrir : yerleştirme, sağlamlaştırma; ders verme
tatmin etmek : doyurmak
tazammun etmek : içine almak, kapsamak
tefrik etmek : ayırmak, ayırd etmek
tekerrür : tekrarlanma
tevcih-i kelâm : sözü birine yöneltme, seslenme, biriyle konuşma
zikir : Allah’ı anma
zikredilen : anlatılan, belirtilen
ziya : ışık
Yükleniyor...