İ’lem eyyühe’l-aziz! Kabir, âlem-i âhirete açılmış bir kapıdır. Arka ciheti rahmettir, ön ciheti ise azaptır. Bütün dost ve sevgililer o kapının arka cihetinde duruyorlar. Senin de onlara iltihak zamanın gelmedi mi? Ve onlara gidip onları ziyaret etmeye iştiyakın yok mudur? Evet, vakit yaklaştı. Dünya kazûratından temizlenmek üzere bir gusül lâzımdır. Yoksa, onlar istikzar ile ikrah edeceklerdir.

Eğer İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî bugün Hindistan’da hayattadır diye ziyaretine bir dâvet vuku bulsa, bütün zahmetlere ve tehlikelere katlanarak ziyaretine gideceğim. Binaenaleyh, İncil’de “Ahmed,” Tevrat’ta “Ahyed,” Kur’ân’da “Muhammed” ismiyle müsemmâ iki cihanın güneşi, kabrin arka tarafında milyonlarca Farukî Ahmed’lerle muhat olarak sâkindir. Onların ziyaretlerine gitmek için niye acele etmiyoruz? Geri kalmak hatâdır.

Şu esâsata dikkat lâzımdır:

1. Allah’a abd olana herşey musahhardır. Olmayana herşey düşmandır.

2. Herşey kaderle takdir edilmiştir. Kısmetine râzı ol ki, rahat edesin.

3. Mülk Allah’ındır; sende emaneten duruyor. O emaneti ibka edip senin için muhafaza edecek. Sende kalırsa, meccânen zâil olur, gider.

4. Devamı olmayan birşeyde lezzet yoktur. Sen zâilsin. Dünya da zâildir. Halkın dünyası da zâildir. Kâinatın şu şekl-i hâzırı da zâildir. Bunlar saniye ve dakika ve saat ve gün gibi birbirini takiben zevale gidiyorlar.

5. Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Zeylû'l-Hubâb / Sonraki Risale: Zeylü'l-Habbe
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abd : kul
âciz : güçsüz
âhiret : öldükten sonra yaşanacak olan sonsuz hayat
Ahyed : Resûl-ü Ekrem Efendimizin (a.s.m.) Tevrat’ta geçen ismi (bk. bilgiler)
âlem : evren
Allahuekber : “Allah en büyüktür”
bilhassa : özellikle
binaenaleyh : bundan dolayı
cihan : dünya, âlem
dehşetengiz : dehşet verici, ürpertici
elhamdü lillâh : “ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet Allah’a mahsustur”
esâsat : esaslar, temeller
fâni : geçici olan, ölümlü
gusül : yıkanıp temizlenme; boy abdesti
hayattar : canlı
i’lem eyyühe’l-aziz : “Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!” mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir söz
ibka etmek : devamlı ve kalıcı hale getirmek, bâki kılmak
idrâk : anlayış, kavrayış
ikrah etmek : kötü görme; tiksinme, nefret etme
İlâhî : Allah tarafından yapılan
iltihak : bir topluluğa katılmak
istikzar : kir ve pisliklerden nefret etme, tiksinme
iştiyak : çok arzu ve istek
kader : Allah’ın ezelî ilmi ile kâinatta olmuş ve olacak herşeyi bilip takdir etmesi, plânlaması
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kazûrat : pislikler; artık şeyler
mahall-i istimal : kullanma yeri
mâ-i zülâl : saf, temiz, soğuk ve tatlı su
meccânen : ücretsiz, bedava
muhafaza etmek : korumak, saklamak
muhat : etrafı çevrilmiş, kuşatılmış
mukaddes : kusur ve eksiklikten uzak, yüce
musahhar : boyun eğmiş, emrine verilmiş
mülk : sahip olunan her şey
müsemmâ : isimlendirilen
nebean etme : doğma, yerden çıkma, kaynama
razı olmak : hoşnut olmak
sâkin : ikâmet eden, oturan, oturmuş
Sübhanallah : “Allah her türlü eksiklikten sonsuz derecede yücedir”
şekl-i hâzır : şu andaki şekli, mevcut hâl, durum
takdir edilme : belirlenme
vaziyet : durum, konum
vuku bulmak : gerçekleşmek, meydana gelmek
zâil : geçip gidici, yok olucu
zeval : yokluk
Yükleniyor...