Bu kısım, Müellifin kendi Türkçesidir.

13391 TARİHİNDE, MECLİS-İ MEB’USANA HİTABEN YAZDIĞIM BİR HUTBENİN SURETİDİR

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

اِنَّ الصَّلاَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا
2

Ey mücâhidîn-i İslâm! Ey ehl-i hall ü akit! Bu fakirin bir meselede on sözünü, birkaç nasihatini dinlemenizi rica ediyorum.

Evvelâ: Şu muzafferiyetteki hârikulâde nimet-i İlâhiye bir şükran ister ki devam etsin, ziyade olsun. Yoksa, nimet şükrü görmezse gider. Madem ki Kur’ân’ı, Allah’ın tevfikiyle düşmanın hücumundan kurtardınız. Kur’ân’ın en sarih ve en kat’î emri olan “salât” gibi ferâizi imtisal etmeniz lâzımdır—ta onun feyzi, böyle harika suretinde üstünüzde tevâli ve devam etsin.

Saniyen: Âlem-i İslâmı mesrur ettiniz, muhabbet ve teveccühünü kazandınız. Lâkin o teveccüh ve muhabbetin idamesi, şeâir-i İslâmiyeyi iltizamla olur. Zira, Müslümanlar İslâmiyet hesabına sizi severler.

Salisen: Bu âlemde evliyaullah hükmünde olan gazi ve şühedalara kumandanlık ettiniz. Kur’ân’ın evâmir-i kat’iyesine imtisal etmekle, öteki âlemde de o nurânî güruha refik olmaya çalışmak, sizin gibi himmetlilerin şe’nidir. Yoksa, burada kumandan iken orada bir neferden istimdad-ı nur etmeye muztar kalacaksınız. Bu dünya-yı deniyye, şan ve şerefiyle öyle bir metâ değil ki, sizin gibi insanları işbâ etsin, tatmin etsin ve maksud-u bizzat olsun.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Milâdi 1922.
2 : “Şüphesiz namaz, mü’minler üzerine belli vakitler için farz olarak yazılmıştır.” Nisâ Sûresi, 4:103.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Katrenin Zeyli / Sonraki Risale: Zeylû'l-Hubâb
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya
Âlem-i İslâm : İslam âlemi
dünya-yı deniyye : alçak, değersiz dünya
ehl-i hall ü akit : bir ülkeyi yönetme, bir devlet başkanını seçme veya azletme yetkisine sahip kişiler, millet vekilleri
evâmir-i kat’iye : kesin emirler
evliyaullah : Allah’ın sevgili kulları
evvelâ : birincisi
ferâiz : farzlar, Allah’ın kesin emirleri
feyiz : bereket, bolluk
güruh : grup, topluluk
hârikulâde : olağanüstü
himmetli : ciddî gayret gösteren, çalışan
hitaben : hitap ederek, seslenerek
hutbe : konuşma; nutuk
idame : devam ettirme
iltizam : bağlanma, bir görevi aksatmadan yerine getirme
imtisal etmek : emre uymak, bir emri yerine getirmek
istimdad-ı nur : nur isteme, yardım dileme
işbâ etmek : doyurmak
maksud-u bizzat : doğrudan kast edilen, asıl gaye
meclis-i meb’usan : mebuslar meclisi; Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi
mesrur : mutlu
metâ : değer ve kıymet ölçütü; değerli mal
muhabbet : sevgi
muzafferiyet : zafer, galibiyet
muztar kalmak : yapmak zorunda kalmak, mecbur olmak
mücâhidîn-i İslâm : İslâm mücahidleri; İslâm uğruna cihad edenler
müellif : yazar; burada kastedilen Bediüzzaman Said Nursî’dir.
nefer : rütbesiz asker
nimet : insana lâzım olan maddî mânevî herbir şey lütuf, ihsan
nimet-i İlâhiye : İlâhî nimet, Allah’ın yardımı
nurânî : nurlu, parlak
refik : arkadaş, yoldaş
salât : namaz
salisen : üçüncüsü
saniyen : ikincisi
sarih : açık
suret : nüsha, kopya
suret : şekil
şe’n : büyüklüğün gereği, şanına yakışan
şeâir-i İslâmiye : İslâm’ın sembolleri, işaretleri, ibadetleri
şüheda : şehitler
şükran : minnettarlık, teşekkür
şükür : Allah’a karşı minnet duyma, teşekkür etme
tevâli etme : devam etme, sürüp gitme
teveccüh : ilgi, iltifat
tevfik : muvaffak eyleme, yardımda bulunma
ziyade olmak : artmak, çoğalmak
Yükleniyor...