Nokta

Arkadaş! Mâsum bir insana veya hayvanlara gelen felâketlerde, musibetlerde, beşer fehminin anlayamadığı bazı esbab ve hikmetler vardır. Yalnız, meşiet-i İlâhiyenin düsturlarını hâvi şeriat-ı fıtriye ahkâmı, aklın vücuduna tâbi değildir ki, aklı olmayan birşeye tatbik edilmesin. O şeriatın hikmetleri kalb, his, istidada bakar. Bunlardan husule gelen fiillere, o şeriatın hükümleri tatbik ile tecziye edilir. Meselâ, bir çocuk, eline aldığı bir kuş veya bir sineği öldürse, şeriat-ı fıtriyenin ahkâmından olan hiss-i şefkate muhalefet etmiş olur. İşte bu muhalefetten dolayı düşüp başı kırılırsa müstahak olur. Çünkü, bu musibet o muhalefete cezadır. Veya dişi bir kaplan, öz evlâtlarına olan şiddet-i şefkat ve himâyeyi nazara almayarak, zavallı ceylânın yavrucuğunu parçalayarak yavrularına rızık yapar. Sonra, bir avcı tarafından öldürülür. İşte, hiss-i şefkat ve himâyeye muhalefet ettiğinden, ceylâna yaptığı aynı musibete mâruz kalır.İHTAR

İtizar


Arkadaş! Bu risale, Kur’ân’ın bazı âyâtını şuhudî bir tarzda beyan eden bir nevi tefsirdir. Ve hâvi olduğu mesâil, Furkan-ı Hakîmin Cennetlerinden koparılmış birtakım gül ve çiçekleridir. Fakat, ibaresindeki işkâl ve îcazdan tevahhuş edip, mütâlaasından vazgeçme. Mütalâasına tekrar ile devam edilirse, meluf ve menus bir şekil alır. Kezâlik, nefsin temerrüdünden de korkma. Çünkü, benim nefs-i emmârem bu risalenin satvetine dayanamayarak inkıyada mecbur olduğu gibi, şeytanım da “Eyne’l-meferr?” diye bağırdı. Sizin nefis ve şeytanlarınız benim nefis ve şeytanımdan daha âsi, daha tâği, daha şakî değiller.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

İHTAR : Kaplan gibi hayvanların helâl rızıkları, ölü hayvanlardır. Sağ hayvanları öldürüp rızık yapmak, şeriat-ı fıtriyece haramdır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Lâsiyyemalar / Sonraki Risale: Katrenin Zeyli
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âni : birden bire
âsi : isyankâr
âyât : âyetler
bab : kısım, bölüm
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
beyan : açıklama, anlatım
binaen : dayanarak
eyne’l-meferr : "Nereye kaçayım?" mânâsına gelen korku ifadesi
Furkan-ı Hakîm : doğru ile yanlışı; hak ile batılı birbirinden ayıran, içinde sonsuz hikmetler bulunan Kur’ân
hatt-ı harp : savaş hattı, düşmanla savaş yapılan alan
hâvi : içine alan
helâl : dinen yapılmasına ve yenilmesine izin verilen
himâye : muhafaza
hiss-i şefkat ve himaye : şefkat ve koruma hissi
hususî : özel
ibare : cümle, ifade
îcaz : az sözle çok mânâlar anlatma, özlü söz, veciz söz söyleme
ihtiyar : irade
inkıyad : boyun eğme, itaat etme
irticâlî : sözlü konuşma
işkâl ve iğlâk : zor anlaşılma, kapalılık
işkâl : zorluk
itizar : bir özür beyanıyla, bir konu hakkında yapılan açıklama
kezâlik : bunun gibi, buradan hareketle
mâruz kalmak : bir şeyle yüzyüze gelmek
meluf : alışılan, ülfet edilen
menus : sevimli, yakın
mesâil : meseleler
muhalefet : karşıt olma, aykırılık
musibet : belâ, dert, felâket
müdafaa etmek : savunmak
mütâlaa : dikkatlice okuyup düşünme
nazara almak : dikkate almak
nefer : asker
nefs-i emmâre/nefis : insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere sevk eden duygu
nevi : çeşit
rızık yapmak : yedirmek
rızık : yiyecekler
satvet : güç, ezici kuvvet
şakî : eşkiya, haydut
şeriat-ı fıtriye : Allah’ın yaratılışa koyduğu ve bütün varlıkların tabi olduğu kanunlar
şiddet-i şefkat : şiddetli şefkat hissi
şuhudî : açıkça, gözle görür derecede
tâği : azgın
tefsir : açıklama; Kur’ân’ın âyetlerini açıklayıp yorumlayan eser
temerrüt : inat etme, ayak direme
tevahhuş etmek : çekinmek, uzak durmak
tevhid : Allah’ın birliği
vâki : mevcut, var
zikretmek : bildirmek, anmak
Yükleniyor...