Nokta

Cenâb-ı Hakkın mâsivâsına yapılan muhabbet iki çeşit olur. Birisi yukarıdan aşağıya nâzil olur; diğeri aşağıdan yukarıya çıkar. Şöyle ki:

Bir insan en evvel muhabbetini Allah’a verirse, onun muhabbeti dolayısıyla Allah’ın sevdiği herşeyi sever. Ve mahlûkata taksim ettiği muhabbeti, Allah’a olan muhabbetini tenkis değil, tezyid eder.

İkinci kısım ise, en evvel esbabı sever ve bu muhabbetini Allah’ı sevmeye vesile yapar. Bu kısım muhabbet, topluluğunu muhafaza edemez, dağılır. Ve bazan da kavî bir esbaba rastgelir. Onun muhabbetini mânâ-yı ismiyle tamamen cezb eder, helâkete sebep olur. Şayet Allah’a vâsıl olsa da, vüsulü nâkıs olur.

Nükte

1 وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِى اْلاَرْضِ اِلاَّ عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا âyet-i kerimesiyle, rızık taahhüt altına alınmıştır. Fakat, rızık dediğimiz iki kısımdır: Hakikî rızık, mecâzî rızık. Yani zarurî var, gayr-ı zarurî var.

Âyetle taahhüt altına alınan, zarurî kısmıdır. Evet, hayatı koruyacak derecede gıda veriliyor. Cisim ve bedenin semizliği ve zaafiyeti, rızkın çok ve az olduğuna bakmaz. Denizin balıklarıyla karanın patlıcanları şâhittir. Mecâzî olan rızık ise, âyetin taahhüdü altında değildir. Ancak sa’y ve kisbe bağlıdır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun rızkını vermek Allah’a ait olmasın.” Hûd Sûresi, 11:6.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Lâsiyyemalar / Sonraki Risale: Katrenin Zeyli
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahkâm : hükümler, kurallar
âyet/âyet-i kerime : Kur’ân’ın her bir cümlesi
beşer : insan
cezb etmek : kendine doğru çekmek
cisim : beden
düstur : kâide, kural
esbab : sebepler
evvel : önce
fehim : anlama, kavrama
gayr-ı zarurî : zorunlu olmayan
hakikî rızık : hayatın devamı için sahip olmamız gereken nimetler
hâvi : içine alan
helâket : mahvolma
hikmet : sır, fayda, gaye; bir gaye ve faydaya yönelik olarak, tam yerli yerinde olma
hiss-i şefkat : şefkat hissi; acıma, merhamet duygusu
husule gelen : meydana gelen
hüküm : kural
istidad : kabiliyet, kapasite
kavî : güçlü, kuvvetli
kisb : kazanma
mahlûkat : yaratılmış varlıklar
mânâ-yı ismi : bir şeyin sahibine değil de, bizzat kendisine bakan ve kendisini tanıtan mânâsı
masum : günahsız, suçsuz
mecâzî rızık : yaşamı devam ettirmek için zorunlu olmayan ve çalışıp çabalamakla elde edilmesi gereken nimetler
meşiet-i İlâhiye : Allah’ın dilemesi, iradesi
muhabbet : sevgi
muhafaza etmek : korumak
muhalefet : karşıt olma, aykırılık
musibet : belâ, dert, felâket
nâkıs : eksik, noksan
nükte : ince anlamlı söz
rızık : Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler, içecekler
sa'y : çalışma, emek
semiz : besili
şeriat : Allah tarafından konulan İlâhî kanun; burada kâinatta yürürlükte olan kanunlar kastedilmektedir
şeriat-ı fıtriye : Allah’ın yaratılışa koyduğu ve bütün varlıkların tâbi olduğu kanunlar
taahhüt : garanti
tâbi : bağlı, ait
taksim etmek : bölüştürmek, paylaştırmak
tatbik : uygulama
tecziye etmek : cezalandırmak
tenkis etmek : azaltmak
tezyid etmek : arttırmak, çoğaltmak
vâsıl olmak : ulaşmak
vücud : varlık
vüsul : kavuşma, erişme
zaafiyet : zayıflık
zarurî : zorunlu, gerekli
Yükleniyor...