Ve öyle bir Muhammed (a.s.m.)’dır ki, âlem-i şehadette iken gaybiyattan haber verir bir beşîr ve nezîr olup bütün kuvvetiyle, kemâl-i ciddiyetle ve vüsuk ile ve itminân ile, yüksek bir iman ile nev-i beşere karşı tevhid dinini لاٰۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ ile ilân ve ilâm ediyor.

Ve keza, öyle bir Allah ki, vücub ve vücûduna, celâl ve cemâline, Vahid-i Ehad olduğuna şehadet edenlerden birisi de Furkan-ı Hakîmdir.

Ve öyle bir Furkan-ı Hakîmdir ki, bütün enbiya kitaplarının tasdiklerine mazhardır.

Ve öyle bir Furkan-ı Hakîmdir ki, bütün akıllar ve kalbler, hükümlerini kabul ve tasdike icmâ ettikleri ve cihat-ı sittesinden nur-efşan bir kitaptır.

Ve öyle bir Furkan-ı Hakîmdir ki, mazhar-ı vahiy olan resullerce, mahz-ı vahydir. Ehl-i keşif ve ilhamca ayn-ı hidayettir. Mâden-i iman ve mecma-i hakaiktir. Hükümleri delâil-i akliye ile müeyyed ve fıtrat-ı selîmenin şehadetiyle musaddaktır. Lisanü’l-gayb olup, âlem-i şehadette nev-i beşeri 1 فَاعْلَمْ اَنَّهُ لاٰۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ ile tevhide emir ve dâvet ediyor.

Öyle bir Allah ki, vücub-u vücud ve vahdetine, şu kitab-ı kebir denilen âlem, bütün yazıları ve fasıllarıyla, sahifeleriyle, satırlarıyla, cümleleriyle, harfleriyle şehadet ettiği gibi; şu insan-ı kebir denilen kâinat da, bütün âzâsıyla, cevahiriyle, hüceyratıyla, zerratıyla, evsafıyla, ahvaliyle delâlet eder.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Bil ki Allah’tan başka ilâh yoktur.” Muhammed Sûresi, 47:19.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Lâsiyyemalar / Sonraki Risale: Katrenin Zeyli
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahval : haller, durumlar
âlem : dünya, evren
âlem-i şehadet : görünen âlem, dünya
ayn-ı hidayet : hidayetin ta kendisi
âzâ : organlar
beşîr : müjdeci, mükâfatı müjde eden
celâl : azamet, haşmet
cemâl : sonsuz güzellik
cevahir : cevherler, değerli şeyler
cihat-ı sitte : altı yön; sağ, sol, ön, arka, alt ve üst yönleri
delâil-i akliye : aklî ve mantıkî deliller
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
ehl-i keşif ve ilham : görünmeyen ve bilinmeyen âlemlere ait olan hakikatleri Cenâb-ı Allah’ın lütfu ve yardımıyla keşfeden, bilen kimseler
enbiya : nebiler, peygamberler
envâ : türler
erkân : esaslar, şartlar
evsaf : özellikler, nitelikler
fasıl : bölüm
fıtrat-ı selîme : karakteri ve yapısı bozulmamış olan, yaratılış gayesine uygun hareket eden
Furkan-ı Hakîm : doğru ile yanlışı birbirinden ayıran hikmetli Kur’ân
gaybiyat : bilinmeyen ve görünmeyen âlemler
hüceyrat : hücreler
icmâ etmek : aynı noktada görüş birliğine varmak
ihtiva etmek : içermek
ilâm etmek : duyurmak
iman : inanmak
insan-ı kebir : büyük insan
itminân : tam kanaatle inanma
kemâl-i ciddiyet : tam bir ciddiyet
keza : aynı, aynı biçimde
kitab-ı kebir : büyük kitap, kâinat
lisanü’l-gayb : gaybın lisanı, bilinmeyen ve görünmeyen âlemin dili
mâden-i iman : imanın, inancın kaynağı
mahz-ı vahy : tamamen vahye dayanan; her yönüyle vahiy olan
mazhar : sahip; elde eden
mazhar-ı vahiy : kendisine vahiy gelen
mecma-i hakaik : iman hakikatlerinin biraraya toplandığı yer
musaddak : tasdik edilmiş, doğrulanmış
müeyyed : teyid edilmiş, desteklenmiş
nev-i beşer : insanlar
nezîr : korkutan, cezayı haber veren
nur-efşan : nur saçan
resul : elçi, peygamber
şehadet : şahitlik, tanıklık
tasdik : doğrulama, onay
tevhid : birleme; her şeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
vahdet : birlik
Vahid-i Ehad : bir olan ve birliği her bir şeyde görülen Allah
vücub : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
vücûd : var oluş
vüsuk : doğruluk, güvenilirlik
zerrat : zerreler, atomlar
Yükleniyor...