Ve keza, bir neviden bir ferdin, bütün efraddan imtiyazını temin edecek teşahhus ve taayyününün kalem-i kudretle yazılması, bütün nev-i beşerin, meselâ, efradının nazar-ı kudrette meşhud ve melhuz olduğunu istilzam eder. Çünkü, bir fert, alâmet-i farikacihetiyle bütün efrada muhalif olacaktır. Eğer bütün efrad hazır bulunmazsa, taayyünlerinde, alâmatlarında muhalefetin bulunmaması ihtimali vardır. Bu ihtimal ise bâtıldır. Öyleyse, bir ferdin hâlıkı, bir nev’in hâlıkı olacaktır. Ve keza, bir nev’e hâlık olabilmek, cinse de hâlık olabilmeye mütevakkıftır. En nihayet, iş 1 اَللّٰهُ لاٰۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ ’da nihayet bulur...

Ve keza, hilkat ve yaratılışın Vâcibü’l-Vücuda isnad edilmesini, nazarları çok kısa olanlar, baîd, garip, külfetli olduğunu tevehhüm etmekle inkârına zehab ediyorlar. Halbuki, esbaba isnad edilirse, onların tevehhüm ettikleri bu’d, garabet, külfet kat kat muzaaf olarak hakikate inkılâp eder. Çünkü Vâcibe daha kolay olur. Meselâ, bir adamdan birkaç şeyin suduru, birkaç adamdan birşeyin sudurundan daha ehvendir. Meselâ, balarısının hilkati, kudret-i İlâhiyeye isnat edilmezse, nihayetsiz müşkilât olur. Maahaza, vahidin kesrete yaptığı vaziyet ve maslahatı, kesret çok meşakkatlerden sonra yapabilir. Meselâ, bir kumandanın pek çok neferlere verdiği intizam vaziyeti o neferlere verilse, suhuletle yapamazlar. Demek Hâlık-ı Vahide yapılan isnadda zahiren bu’d ve garabet varsa da, esbab ve kesrete edilen isnadda muzaaf olarak müteselsil muhaller vardır. Şöyle ki:

Herbir zerrede, Vâcibü’l-Vücudun sıfatlarını farz etmek lâzım geliyor. Çünkü, nakıştaki kemâl, san’attaki hüsün, o sıfatları ister. Hem şirketi kabul etmeyen vücub hakkında, gayr-ı mütenahi şeriklerin farzı lâzımdır. Hem herbir zerrenin, bütün zerrelere hem hâkim-i mutlak, hem mahkûm-u mutlak olması lâzım geliyor.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Allah, kendinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır.” Bakara Sûresi: 2:255.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Lâsiyyemalar / Sonraki Risale: Katrenin Zeyli
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâmat : alametler, işaretler
alâmet-i farika : ayırt edici işaret
baîd : uzak
bâtıl : gerçek dışı, boş
bu’d : uzaklık
cihet : yön
efrad : fertler
ehven : daha kolay
esbab : sebepler
farz etmek : varsaymak
farz : varsayım
garabet : gariplik
gayr-ı mütenahi : sonu olmayan, nihayetsiz
hakikat : herbir şeyin gerçek mahiyeti
hâkim-i mutlak : her şey üzerinde sınırsız egemenlik sahibi olan
hâlık : yaratıcı
Hâlık-ı Vahid : bir ve tek olan, her şeyin yaratıcısı Allah
hilkat : yaratılış
hüsün : güzellik
inkılâp etmek : değişmek, dönüşmek
intizam : düzen
isnad : dayandırma
kemâl : kusursuzluk, mükemmellik
kesret : çokluk
keza : aynı, aynı biçimde
kudret-i İlâhiye : Allah’ın sınırsız güç ve iktidarı
külfet : güçlük, zorluk
maahaza : bununla beraber, bununla birlikte
mahkûm-u mutlak : mutlak sûretle hüküm altında bulunan, başkasının hüküm ve iradesiyle her yönden sınırlı olan
maslahat : fayda, yarar
meşakkat : güçlük, zorluk
muhal : imkânsız olan
muhalefet : farklılık, zıtlık
muhalif : aykırı, zıt
muzaaf : kat kat
müşkilât : zorluklar
müteselsil : zincirleme, birbirine bağlı
mütevakkıf : bağlı
nazar : bakış, görüş, düşünce
nefer : asker
nev’ : çeşit, tür
nihayet : son
sıfat : özellik, vasıf
sudur : çıkma
suhulet : kolaylık
şerik : ortak
şirket : ortaklık
taayyün : belli bir özellikle donatılma, belirlenme
tevehhüm etmek : kuruntuya kapılmak, asılsız bir düşünceye kapılmak
vâcib : varlığı zorunlu olan
Vâcibü'l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah
vahid : bir, tek
vaziyet : durum, hâl
vücub : varlığın zorunlu oluşu
zahiren : dış görünüş itibariyle
zehab etmek : gitmek, belli bir kanaate ulaşmak
zerre : atom
Yükleniyor...