DÖRDÜNCÜ BURHAN: Vicdan-ı beşer denilen fıtrat-ı zîşuurdur. Şu burhanda dört nükteyi nazar-ı dikkate al.

Birincisi: Fıtrat yalan söylemez. Meselâ, Bir çekirdekteki meyelân-ı nümüvv der ki: “Sümbülleneceğim, meyve vereceğim.” Doğru söyler. Meselâ, yumurtada bir meyelân-ı hayat var. Der: “Piliç olacağım.” Biiznillâh olur. Doğru söyler. Meselâ, bir avuç su incimad ile meyelân-ı inbisatı der: “Fazla yer tutacağım.” Metin demir onu yalan çıkaramaz; sözünün doğruluğu, demiri parçalar. İşte şu meyelânlar, irade-i İlâhiyeden gelen evâmir-i tekviniyenin tecellîleridir, cilveleridir.

İkincisi: Beşerin havâssü’l-hams-ı zâhire ve bâtınadan başka, âlem-i gayba karşı açılan pek çok pencereleri var. Gayr-ı meş’ur pek çok hisleri var. Hiss-i sâmia, bâsıra, zâika olduğu gibi, bir hiss-i sâdise-i sâdıka olan sâika vardır. Hem bir hiss-i sâbia-i bârika olan şâika var. O şevk ve sevk yalan söylemez. Yanlış gidemez.

Üçüncüsü: Mevhum birşey hakikat-i hariciyeye mebde’ olamaz. Fıtrat ve vicdanda nokta-i istinad ile nokta-i istimdad, iki hakikat-ı zaruriyedir. Hilkatin safveti ve en mükerremi olan ruh-u beşer, o iki nokta olmazsa en süflî, en berbat bir mahlûk olur. Halbuki, kâinattaki hikmet ve nizam ve kemâl bu ihtimali reddeder.

Dördüncüsü: Akıl tâtil-i eşgal etse de, nazarını ihmal etse, vicdan Sânii unutamaz. Kendi nefsini inkâr etse de onu görür. Onu düşünür. Ona müteveccihtir. Hads -ki, şimşek gibi sür’at-i intikaldir- daima onu tahrik eder. Hadsin muzaafı olan ilham, onu daima tenvir eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Şulenin Zeyli
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i gayb : gayb âlemi, görünmeyen âlem
arzu : istek
beşer : insan
biiznillâh : Allah’ın izniyle
burhan : güçlü ve sarsılmaz delil
cilve : görüntü, akis
evâmir-i tekviniye : Cenab-ı Hakkın yaratmaya yönelik emirleri ve kanunları
fıtrat : yaratılış, mizaç
fıtrat-ı zîşuur : şuurlu, bilinçli yaratılış, yapı
gayr-ı meş’ur : şuurla fark edilmeyen
hads : bir anda kavrayan güçlü sezgi, seziş
hakikat-ı zaruriye : zorunlu gerçek
hakikat-i hariciye : somut, müstakil gerçekliği olan
havâssü’l-hums-u zâhire ve bâtına : insandaki beş iç beş dış duygu; beş iç duygu
hikmet : fayda, gaye; bir gaye ve faydaya yönelik olarak, tam yerli yerinde olma
hilkat : yaratılış
hiss-i sâbia-i bârika : şimşek gibi parlak yedinci his
hiss-i sâdise-i sâdıka : doğru altıncı his
hiss-i sâmia, bâsıra, zâika : işitme, görme, tat alma hisleri, duyguları
ihmal etmek : önemsememek
ilham : Allah tarafından insanın kalbine indirilen mânâ
incimad : donma, katılaşma
inkâr etmek : reddetmek
irade-i İlâhiye : Allah’ın iradesi, dilemesi ve tercihi
kemâl : kusursuzluk, mükemmellik
mahlûk : varlık
mebde’ : başlangıç
metin : sağlam, kuvvetli
mevhum : gerçekte olmadığı halde var sayılan
meyelân : meyletme, eyilim
meyelân-ı hayat : yaşamak için gösterilen eğilim
meyelân-ı inbisat : genişleme, yayılma meyli, eğilimi
meyelân-ı nümüvv : büyüme, gelişme meyli, eğilimi
muzaaf : katmerli, kat kat
mükerrem : şerefli, ikrama lâyık
müteveccih : yönelmiş
nazar : bakış
nazar-ı dikkat : dikkatli bakış
nefis : bir kimsenin kendisi
nizam : düzen
nokta-i istimdad : yardım isteme noktası
nokta-i istinad : dayanak noktası
nükte : ince anlam
ruh-u beşer : insan ruhu
safvet : paklık, temizlik
sâika : sevk edici
Sâni : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah
sevk : yönlendirme
süflî : alçak, âdi
sür’at-i intikal : çabuk anlama ve kavrama
şâika : insanı belli bir yöne teşvik eden duyu, duygu
şevk : şiddetli arzu ve istek
tahrik etmek : harekete geçirmek
tâtil-i eşgal : işe ara verme
tecellî : görünme, yansıma
tenvir etmek : aydınlatmak
vicdan-ı beşer : insanın vicdanı
Yükleniyor...