Meyelânın muzâafı olan arzu ve onun muzaafı olan iştiyak ve onun muzaafı olan aşk-ı İlâhî, onu daima mârifet-i Zülcelâle sevk eder. Şu fıtrattaki incizap ve cezbe, bir hakikat-i câzibedarın cezbiyledir.

Bu nükteleri bildikten sonra, şu burhan-ı enfüsî olan vicdana müracaat et. Göreceksin ki, kalb bedenin aktarına neşr-i hayat ettiği gibi, kalbdeki ukde-i hayatiye olan mârifet-i Sânidir ki, istidâdât-ı gayr-ı mahdude-i insaniyeyle mütenasip olan âmâl ve müyûl-ü müteşâibeye neşr-i hayat eder. Lezzeti içine atar ve kıymet verir ve bast ve temdid eder.

İşte, nokta-i istimdad ve kavga ve müzâhemetin meydanı olan dağdağa-i hayata hücum gösteren âlemin binlerce musibet ve müzâhemelere karşı yegâne nokta-i istinad, yine mârifet-i Sânidir. Evet, herşeyi hikmet ve intizam ile işleyen bir Sâni-i Hakîme itikad etmezse ve alel’amyâ kör tesadüflere havale ederse ve o beliyyâta karşı elindeki kudretin adem-i kifayetini düşünse, ister istemez tevahhuş, dehşet, telâş, havftan mürekkep bir hâlet-i cehennem-nümûn ve ciğer-şikâfe düşecektir.

O ise, eşref ve ahsen-i mahlukat olan ruh-u insaniyetin herşeyden ziyade perişan olduğunu istilzam eder. O ise, intizam-ı kâmil-i kâinattaki nizam-ı ekmele zıt oluyor. Şu nokta-i istimdat ve nokta-i istinad ile bu derece nizam-ı âlemde hükümfermâlık, hakikat-ı nefsü’l-emriyenin hassa-i münhasırası olduğu için, her vicdanda iki pencere olan şu iki noktadan Sâni-i Zülcelâl mârifetini kalb-i beşere daima tecellî ettiriyor.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Şulenin Zeyli
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem-i kifayet : yetersizlik
ahsen-i mahlukat : yaratıkların en güzeli
aktar : her taraf
alel'amyâ : körü körüne
âlem : kâinat
âmâl : emeller, arzular
aşk-ı İlâhî : İlâhî aşk, Allah’a duyulan aşk derecesindeki sevgi
bast : genişletme
beliyyât : belâlar
burhan-ı azîm : büyük, güçlü delil
burhan-ı enfüsî : iç dairede, kalp ve beden dairesinde olan delil
cezb : çekme
cezbe : çekilme gücü
ciğer-şikâfe : ciğer parçalayan, çok acı veren
dağdağa-i hayat : hayatın sıkıntıları
dehşet : korku, ürkme
eşref : en şerefli
fıtrat : yaratılış, mizaç
hakikat-ı nefsü’l-emriye : özde var olan gerçek
hakikat-i câzibedar : çekici gerçek, asıl esas
hâlet-i cehennem-nümûn : Cehenneme benzer bir hâl
hassa-i münhasıra : birşeye ait özellik
havale etmek : bir işi başkasına bırakmak
havf : korku
hikmet : gaye, fayda ve san’ata riayet etme, uyma
hükümfermâlık : hüküm sürme
incizap : çekilme
intizam : düzenlilik
intizam-ı kâmil-i kâinat : kâinattaki mükemmel intizam, düzenlilik
istidâdât-ı gayr-ı mahdude-i insaniye : insanın sınır koyulmamış istidatları, yetenekleri
istilzam etme : gerektirme
iştiyak : çok arzu ve istek
itikad etmek : inanmak
kalb-i beşer : insan kalbi
kat'î : kesin bir şekilde
kudret : güç, iktidar
mârifet : Allah’ı bilmek, tanımak
mârifet-i Sâni : Allah’ı bilme ve tanıma
mârifet-i Zülcelâl : sonsuz yücelik ve haşmet sahibi Allah’ı bilme, tanıma
musibet : belâ, dert, felâket
muzaaf : katmerli, kat kat
mürekkep : –den oluşmuş, birleşik
mütenasip : uygun
müyûl-ü müteşâibeye : çeşitli dallara ayrılmış arzular, çeşitli meyiller
müzâhemet : sıkışma, birbirine çıkıntı verme
neşr-i hayat : hayat yayma
nizam-ı âlem : âlemin, kâinatın düzeni
nizam-ı ekmel : en mükemmel ve eksiksiz düzen
nokta-i istimdad : yardım isteme noktası
nokta-i istinad : dayanak noktası
nükte : ince anlam
ruh-u insaniyet : insan ruhu
Sâni-i Hakîm : herşeyi hikmetle ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah
Sâni-i Zülcelâl : büyüklük ve haşmet sahibi san’atkâr, Allah
sevk etmek : yönlendirmek
şehadet : şahitlik etme
tecellî : yansıma
temdid : uzatma
tevahhuş : korkma, ürküntü
ukde-i hayatiye : hayat düğümü
vicdan : insanın içinde bulunan ve iyiyi kötüden ayırabilen his
yegâne : tek, eşsiz
ziyade : fazla
Yükleniyor...