Lügatler :
acz : acizlik, güçsüzlük
âlem-i âhiret : âhiret âlemi, öteki dünya
âlem-i gayb : gayb âlemi, görünmeyen âlem
âlem-i İslâm : İslâm dünyası
âlem-i şehadet : görünen âlem
arz : yer, dünya
âyât-ı tekviniye : yaratılışa ait âyetler, deliller
belâgat-i nazmiye : dizilişe ait belâgat; şiirin düzgün, kusursuz, yerinde, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi
beyan : açıklama, izah
âyet-i kerime : Kur’ân’ın herbir cümlesi
ayn-ı hikmet : hikmetin kendisi
ayn-ı isabet : tam isabet, tam yerinde
belâgat : sözün düzgün, kusursuz, yerinde, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi
beşer : insan
beyan : açıklama, izah
bilhassa : özellikle
burhan : güçlü delil
celb etmek : çekmek
cihet : yön
dâvet : çağırma, çağrı
devâ : ilâç, çare
eczâhane-i Rahmâniye : Rahmân’ın eczanesi “Kur’ân müminler için rahmet ve şifadır”
esmâ : isimler
fünun : fenler, bilimler
gabî : anlayışı kıt, zekâsı az
gayr-ı zâhid : dünyanın zevk ve süslerine dalan ve kulluk görevini ihmal eden
hakikat : her bir şeyin aslı, gerçek
hikmet : ilim, irfan; her şeyin asıl gayesini ve faydasını gösteren ilim
hitâb-ı İlâhiye : Allah’ın sözü, konuşması
hitap : konuşma
husus : konu, madde
hüccet : kanıt, delil
hükmünde : birşeyle aynı hükmü taşımak
i’câz : mu’cize oluş, bir benzerini yapmakta başkalarını aciz bırakma
ibaret : meydana gelen, oluşan
ihtiva etmek : içermek
katre : damla
keza : bunun gibi
lâzım : gerekli
lem’a : parıltı
lüzûm : gerek, ihtiyaç
malûm : bilinen, belli
mazhar : erişme, nail olma; ayna
merhamet : şefkat, rahmet
merhamet-i İlâhiye : Allah’ın merhameti, rahmeti
müyesser : kolaylaştırılmış, kolay gelen nasip
nazaran : bakarak, –göre
nev-i beşer : insanlar, insanlık türü
nisbet : kıyas, oran
suhulet : kolaylık
sûre : Kur’ân-ı Kerimin ayrıldığı 114 bölümden her biri
şakî : haydut, yol kesici; mutsuz, günahkâr
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi
şuûnat : Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevk eden Zâtına ait mukaddes nitelikler, özellikler
tabakat : tabakalar
takî : Allah’tan korkan, emir ve yasaklarını gözeten
takrir : yerleştirme, sağlamlaştırma
tekid : vurgu, sağlamlaştırma, kuvvetlendirme
tekrarat-ı Kur’âniye : Kur’ân’daki tekrarlar; Kur’ân’da tekrar edilen bazı kıssa ve âyetler
tenvir etmek : aydınlatmak, nurlandırmak
ulûm : ilimler
vukua gelme : gerçekleşme
zâhid : dünya zevklerinden ve süslerinden uzak durup ibadet ve takvâ içinde yaşayan
zahiren : dış görünüş itibariyle
zımnında : içinde
zikir : Allah’ı anma
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
define : hazine
delil : kanıt
ehl-i tahkik : gerçeği araştıran ve delilleriyle bilen âlimler
eser : emek sonucu ortaya konan ürün
esmâ-i hüsnâ : Allah’ın güzel isimleri
Hâlık-ı Arz ve Semâvât : gökleri ve yeri yaratan Allah
ıslâh : düzeltme, iyileştirme
i’câz : mu’cize oluş, bir benzerini yapmakta başkalarını aciz bırakma
iblâğ edilmek : belli bir seviyeye ulaştırılmak, çıkarılmak
inzâl etme : indirme, Peygambere (a.s.m.) gönderme
ispat : kanıt göstererek birşeyin gerçek yönünü ortaya çıkarma
İşârâtü’l-İ’câz : Kur’ân’ın mu’cizeliğine dair Üstad Bediüzzaman’ın yazdığı bir tefsir
iştah : istek, arzu
kâinat : evren
katre : damla
keşşaf : bilinmeyen bir şeyi keşeden, buluş yapan, ortaya çıkaran
kitab-ı âlem : âlem kitabı, kâinat
Lemeat : parıltılar; 1921 yılında Telif edilen ve bazı Nur risalelerinin özetleri hükmünde olan bir eserdir, Sözler’in sonuna konulmuştur
lisan : dil
makam : derece
mûcize-i kübra : büyük mu’cize; burada Kur’ân kastedilmektedir
müstetir : gizli, örtülü
nâm : ad, isim
nev-i beşer : insanlar, insanlık türü
Nübüvvet-i Ahmediye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliği
reşha : sızıntı, damla
semâvat : gökler
sıfât : nitelikler, özellikler
şems : güneş
şuâ : ışın, güçlü ışık huzmesi
Şuâat : ışınlar, ışık hüzmeleri; Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliğinin isbatına dair bir eser olup, 1921 yılında Üstad Said Nursî tarafından telif edilmiştir
tâdât : sayma
tahdit : sınırlama
tasnif : sınıflandırma, ayırma
tavsiye etmek : bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını öğütlemek
tazammun etmek : içermek, içine almak
tefsir : açıklama, yorum
terbiye : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunlaştırma
tercüman : çeviren, çevirici
tercüme-i ezeliye : ezelden gelen tercüme
vecih : yön, taraf
vücuh-u i’câz : mu’cizelik yönleri
zât : bir kimsenin kendisi