İ’lem eyyühe’l-aziz! Basar masnuatı görüp de, basiret Sânii görmezse çok garip ve pek çirkin düşer. Çünkü, o halde Sâniin mânen, kalben görünmemesi, ya basiretin fıkdânındandır veya kalb gözünün kör olmasındandır. Veya pek dar olduğundan, meseleyi azametiyle kavramadığındandır. Veya bir hızlandır. Ve illâ, Sâniin inkârı, basarın şuhudunu inkârdan daha ziyade münkerdir.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Bir tarlaya zer edilen bir tohum, mânevî bir sur ve bir duvardır; o tarlayı tohum sahibine mal eder, başkasının tasarrufuna mâni olur. Kezâlik, küre-i arz tarlasına zer edilen nebatat, hayvanat tohumları, mânevî bir sur ve bir seddir ki, şirketi men ediyor; gayrı, müdahaleden tard eder.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Tabiatları lâtif, ince ve lâtif san’atlara meftun bazı insanlar, bilhassa has bahçelerinde pek güzel hendesevâri bir şekilde şekilleri, arkları, havuzları, şadırvanları yaptırmakla, bahçelerine pek muntazam bir manzara verirler.

Ve o letâfetin, o güzelliğin derecesini göstermek için, bazı çirkin kaya, kaba, gayr-ı muntazam mağara ve dağ heykelleri gibi şeyleri de ilâve ediyorlar ki, onların çirkinliğiyle, adem-i intizamıyla bahçenin güzelliği, letâfeti fazlaca parlasın. Çünkü, 1 اِنَّمَا اْلاَشْيَاۤءُ تُعْرَفُ بِاَضْدَادِهَا Lâkin, müdakkik bir kimse, o ezdadı cem eden bahçenin manzarasına baktığı zaman anlar ki, o çirkin, kaba şeyler kasten yapılmıştır ki, güzellik, intizam, letâfet artsın. Zira, güzelin güzelliğini arttıran, çirkinin çirkinliğidir. Demek bahçenin tam intizamını ikmal eden, o çirkinlerdir. Ve o çirkinlerin adem-i intizamı nisbetinde bahçenin intizamı artar.

Kezalik, dünya bahçesinde nizam ve intizamın son sisteminde bulunan mahlûkat ve masnuat arasında -hayvanlarda olsun, nebatatta olsun, cemâdatta olsun- bazı çirkin, intizamdan hariç şeyler bulunur. Bunların çirkinliği, intizamsızlıkları, dünya bahçesinin güzelliğine, intizamına bir ziynet, bir süs olmak üzere Sâni-i Hakîm tarafından kasten yapılmış olduğunu, pek yüksek, geniş, şâirâne bir hayal ile dünyanın o bahçe manzarasını nazar altına alabilen adam, görebilir. Maahaza, o gibi şeyler kastî olmasaydı, şekillerinde hikmetli tehâlüf olmazdı. Evet, tehâlüfte kast ve ihtiyar vardır. Her insanın bütün insanlara simâca muhalefeti buna delildir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Eşyânın hakikati, ancak zıtlarıyla bilinir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Şemme / Sonraki Risale: On Dördüncü Reşha
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem-i intizam : düzensizlik
ark : su kanalı
azamet : büyüklük
basar : göz, görme duyusu
bilhassa : özellikle
cem eden : toplayan, bir araya getiren
cemâdat : cansız varlıklar
ezdad : zıtlar
gayr : diğer, başka
gayr-ı muntazam : muntazam olmayan
hakikat : her bir şeyin aslı, esası
has : özel
hayvanat : hayvanlar
hendesevâri : plânlı
hızlan : rezalet, rezil rüsvay olma; iflâs etme
hikmet : herşeyi bir gayeye yönelik olarak, anlamlı ve tam yerli yerine koyma
i’lem eyyühe’l-aziz : ey aziz kardeşim bil ki
ikmal eden : tamamlayan
illâ : ancak
intizam : düzenlilik, düzgün olma hâli
kasden : amaçlı olarak, bilerek
kezâlik : bunun gibi
küre-i arz : yerküre, dünya
lâkin : ancak, fakat
lâtif : güzel, ince
letâfet : şirinlik, güzellik
maahaza : bununla beraber
mahlûkat : yaratılmışlar, yaratıklar
mal etmek : mülk olarak vermek, isnad etmek
mâni olmak : engellemek
manzara : bakılıp seyredilen yer
masnuat : san’atla yaratılmış varlıklar
meftun : düşkün
men etmek : yasaklamak
muntazam : düzenli, tertipli
müdahale : karışma
müdakkik : dikkatli bir şekilde araştıran
münker : çirkin şey; istenmeyen durum
nazar : bakış
nebatat : bitkiler
nisbet : oran
nizam : düzen
Sâni : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah
Sâni-i Hakîm : herşeyi hikmetle ve san’atlı bir şekilde yapan Allah
sed : engel
şâirâne : şâirce, şâirler gibi
şirket : ortaklık
şuhud : görme, şahid olma
tard etmek : kovmak, uzaklaştırmak
tasarruf : kullanım
zer edilen : ekilen
ziyade : fazla
ziynet : süs
Yükleniyor...