İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsanın ba’delmevt, Hâlık-ı Rahmân ve Rahime rücûu hakkında ilânat yapan şu;
2 وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ1 اِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ
4 وَاِلَيْهِ الْمَاٰبُ3 وَاِلَيْهِ الْمَصِيرُ

gibi âyetlerde büyük bir beşâret ve tesellî olduğu gibi, ehl-i isyana da büyük tehditleri imâ vardır.

Evet, bu âyetlerin sarahatine göre, ölüm, zeval, firak, adem kapısı ve zulümat kuyusu olmayıp ancak Sultan-ı Ezel ve Ebedin huzuruna girmek için bir medhaldir. Bu beşaretin işaretiyle, kalb adem-i mutlak korkusundan, eleminden kurtulur. Evet, küfrün tazammun ettiği cehennem-i mâneviyeye bak: 5 اَنَا عِنْدَ ظَنِّ عَبْدِى بِى hadîs-i kudsîsi sırrınca, Cenâb-ı Hak kâfirin zan ve itikadını daimî bir azab-ı elîme kalb eder. Sonra, iman ve yakîn ile, Cenâb-ı Hakkın likasından sonra, rızasından sonra, rüyetinden sonra mü’minler için hasıl olan lezzetlerin derecelerine bak. Hattâ Cehennem-i cismanî, ârif olan mü’min için, âsiye kâfirin cehennem-i mânevîsine nisbeten cennet gibidir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Hepinizin dönüşü Onadır.” En’âm Sûresi, 6:60; Yûnus Sûresi, 10:4.
2 : “Hepiniz Ona döndürüleceksiniz.” Bakara Sûresi, 2:245.
3 : “Herkesin dönüşü sadece Onun huzurunadır.” Mâide Sûresi, 5:18.
4 : “Sadece dönüş Onadır.” Ra’d Sûresi, 13:36.
5 : “Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim.” Buharî, Tevhid: 15, 35; Müslim, Tevbe: 1, Zikr, 2, 19; Tirmizî, Zühd: 51, Daavât: 131; İbni Mâce, Edeb: 58; Dârimî, Rikak: 22; Müsned, 2:251, 315, 391, 412, 445, 482, 516, 517, 524, 534, 539, 3:210, 277, 491, 4:106.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Şemme / Sonraki Risale: On Dördüncü Reşha
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : acayip, tuhaf, şaşırtıcı
adem : hiçlik, yokluk
adem-i mutlak : sınırsız yokluk; bir daha geri gelmemek üzere her şeyiyle beraber yokluğa gitme
âlem-i cismani : maddî âlem
âlem-i ruhanî : maddî yapısı olmayan ve gözle görülemeyen ruh âlemi
âyet : Kur’ân’ın her bir cümlesi
azab-ı elîm : acı veren azap
ba’delmevt : ölümden sonra
beşâret : müjde, sevindirici haber
cehennem-i mâneviye : bu dünyadayken hissedilen manevî cehennem azabı
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
daimî : devamlı
ehl-i isyan : isyan edenler
elem : acı, keder, sıkıntı
firak : ayrılık
hadis-i kudsî : Mânası, Peygamberimiz'e (a.s.m.) vahy veya ilham edilen, ifade tarzı kendisinden olan kutsal söz
Hâlık-ı Rahmân ve Rahim : Rahmeti herşeyi kaplayan ve herbir varlıkta rahmet ve şefkati tecelli eden yaratıcı, Allah
hasıl olmak : meydana gelmek
İ’lem eyyühe’l-aziz : ey aziz kadreşim bil ki!
ilânat : ilânlar, duyurular
imâ : dolaylı olarak işarette bulunma, üstü kapalı bir şekilde belirtme
inkılâp : değişim
itikad : güçlü inanç
kâfir : Allah’ı veya Allah’ın kesin olarak bildirdiği şeylerden birini inkâr eden kimse
kalb etmek : dönüştürmek
kıyamet : dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması
küfür : Allah’ı veya Allah’ın kesin olarak bildiği herhangi bir şeyi inkâr etme
lâzım : gerekli
lika : kavuşma, buluşma; Cennet’te Allah ile buluşma
medhal : kapı, giriş
misal : aynadaki görüntü; bütün varlıkların ve olayların görüntülerinin yansıdığı madde ötesi âlem
mü’min : iman eden, Allah’a ve Onun gönderdiği şeylere inanan
nevi : çeşit, tür
rıza : memnuniyet
rücû : dönme, dönüş
rüyet : Cennet’te Allah’ın güzelliğini görme, seyretme
sarahat : açıklık
Sultan-ı Ezel ve Ebed : saltanatının başlangıcı ve sonu olmayan Sultan; hüküm ve saltanatı ezelden ebede devam eden Sultan, Allah
tazammun etmek : içermek, içine almak
tesellî : avutma, acısını dindirme
yakîn : kesin inanma
zan : şüphe, zannetmek, sanmak
zeval : geçip gitme, sona erme
zulümat : karanlıklar
Yükleniyor...