İKİNCİ REŞHA: Arkadaş! Tevhidi ispat ve nev-i beşeri irşad eden o nuranî burhan; biri sağında, diğeri solunda, biri mütevatir, diğeri mecma-ı aleyh bulunan nübüvvet ve velâyetle mücehhezdir. Ve aynı zamanda, irhasat denilen kablen-nübüvvet kendisinden zuhur eden harika hallerin rumuzatıyla ve kütüb-ü semâviyenin beşârâtıyla ve hevâtif denilen, gayptan verilen tebşirat-ı müteaddide ile musaddaktır.

Ve keza, o burhan-ı nurânîden zuhur eden inşikak-ı kamer, parmaklarından fışkıran sular, ağaçların onun dâvetine icabetleri, duasının akabinde yağmurun nüzulü, pek az bir yemekten çokların yiyip doymaları ve kurt, ceylân, deve, taş ve sairenin konuşmaları gibi mu’cizelerinin delâlet ve şehadetiyle tasdik edilmiş bir zâttır (a.s.m.).

Ve keza, dünya ve âhiret saadetlerini temine kâfil ve kâfi olan şeriatı, nübüvvetini tasdik ve ispata kâfidir. Geçen derslerde, şems-i şeriatinden bazı şuaları gördük. Tatvil-i kelâmı mucip tekrarları lâzım değildir.

ÜÇÜNCÜ REŞHA: Arkadaş! O zât (a.s.m.), delâil-i âfâkiye denilen haricî delillerle musaddak olduğu gibi, delâil-i enfüsiye denilen zâtında ve nefsinde sabit delil ve işaretlerle dahi musaddaktır. Çünkü o zât şems gibidir; zâtını, zâtıyla ziyalandırarak gösterir. Meselâ, bütün ahlâk-ı hamîdenin en yüksekleri o zâtta içtimâ etmiş olduğuna bütün âlem şehadet ediyor. Ve keza, en nezih hasletleri ve huyları ve en yüksek seciyeleri câmi bir şahsiyet-i mâneviye sahibi olduğuna icmâ vardır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Lem'alar / Sonraki Risale: Lâsiyyemalar
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahlâk-ı hamîde : büyük övgülere lâyık olan güzel ahlâk
akabinde : devamında
âlem : dünya
beşârât : müjdeler
burhan : güçlü ve sarsılmaz delil, kanıt
burhan-ı nurânî : nurlu delil
câmi : kapsamlı
delâil-i âfâkiye : dış âlemde bulunan maddî deliller
delâil-i enfüsiye : dahilî deliller; bir insanın doğrudan kendisinde bulunan deliller
delâlet : delil olma, gösterme
gayb : bilinmeyen ve görünmeyen âlem
haricî : dışa ait
haslet : huy, özellik
hevâtif : gaybdan haber verenler
icabet : kabul etme
icmâ : görüş birliği
içtimâ etmek : toplamak
inşikak-ı kamer : Peygamberimizin (a.s.m.) bir işaretiyle Ay’ın ikiye bölünmesi mu’cizesi
irhasat : Peygamberimizde (a.s.m.) peygamber olmadan önce görülen olağanüstü haller ve hadiseler
irşad eden : doğru yolu gösteren
kâfi : yeterli
kâfil : kefil olan
keza : aynı, aynı biçimde
kütüb-ü semâviye : vahye dayanan mukaddes kitaplar; Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’ân-ı Kerîm gibi
mecma-ı aleyh : üzerinde ittifak edilen konu
mu’cize : Allah tarafından verilip, yalnız peygamberlerin gösterebilecekleri olağanüstü şey
mucip : gerektiren
musaddak : doğrulanan, onaylanan
mücehhez : donatılmış
mütevatir : yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayan topluluklar tarafından aktarılan haber
nefs : kişinin kendisi
nev-i beşer : insanlık
nezih : temiz, hoş
nuranî : aydınlık, ışık saçan
nübüvvet : peygamberlik, elçilik
nüzul : gökten aşağıya inme
reşha : “sızıntı” mânâsını taşıyan başlıklardan her birisi
rumuzat : işaretler
sair : diğer, başka
seciye : huy, karakter
şahsiyet-i mâneviye : mânevî şahsiyet
şehadet : şahidlik, tanıklık
şems : Güneş
şems-i şeriat : İslâm güneşi, yani din
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi
şua : ışık hüzmesi
takvâ : Allah’ın emirlerini tutup, günahlardan sakınma
tasdik : doğrulama, onay
tatvil-i kelâm : sözü uzatma
tebşirat-ı müteaddide : çeşitli müjdeler
temin : sağlama
tevhid : birleme, her şeyin bir olan Allah’a ait olması
velâyet : velilik
zât : kişi; Hz. Muhammed (a.s.m.)
zâtı : kişinin kendisinde
ziyalandırmak : aydınlatmak, parlatmak
zuhur eden : ortaya çıkan, görünen
zühd : Allah korkusuyla günahlardan kaçınıp kendini ibadete verme
Yükleniyor...