Ve keza, o zâtın en yüksek derecede bulunan zühd ve takvâ ve ubudiyeti, şehadetleriyle mâlik olduğu kuvvet-i imaniyeyle musaddaktır. Ve keza, siyer-i nebeviyenin şehadetiyle derece-i vüsûku ve kemâl-i ciddiyet ve metaneti ve bütün işlerinde ve harekâtında kuvvet-i emniyeti, hakka mütemessik ve hakikate sâlik olduğunu tasdik eden kat’î delillerdir. Evet, yaprakların yeşilliği, çiçeklerin tarâvet ve güzelliği ve semerelerin tazeliği, ağacın canlı, hayatlı, hayy olduğuna sadık şahittirler.

DÖRDÜNCÜ REŞHA: Arkadaş! Tûl-i zaman ve bu’d-i mekânın muhâkemat-ı akliyede tesiri çoktur. Maahaza, 1 لَيْسَ الْخَبَرُ كَالْعَيَانِ düsturuna ittibâen, şu zaman ve muhitin hayalâtından çıkarak tayy-ı zaman ve mekânla, hayalen Ceziretü’l-Araba gidelim ve Medine-i Münevverede nurânî ve yüksek minber-i saadetine çıkmış, nev-i beşere hitaben irşadatta bulunan o zât-ı muallâbizzat görüp sözlerini dinlemeliyiz.

İşte, hayalen oraya gittik. Bak, harika bir surette hüsn-ü suret ile hüsn-ü sîreti cem eden o mürşid-i umumî, o hatîb-i kudsî, cevâhir dolu bir kitab-ı mu’cizülbeyan eline alarak, bütün insanlara mele-i âlâdan nâzil olan bir hutbe-i ezeliyeyi okuyor. Ve bütün benî Âdemi ve cinleri ve mevcudatı dinletiyor. Evet, pek büyük bir emirden haber veriyor. Hilkat-i âlemin acip muammâsını açıyor. Kâinatın sırr-ı hikmetine dair tılsımı açıyor. Felsefe ve fenn-i hikmetin, nev-i beşere, “Siz kimlersiniz? Nereden geliyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz?” diye irad ettiği akılları acz ve hayrette bırakan üç suale cevap veriyor.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Haber, gözle görmeye benzemez, ikisi aynı şey değildir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Lem'alar / Sonraki Risale: Lâsiyyemalar
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : hayret verici, şaşırtıcı
benî Âdem : Âdemoğulları; insanlık
bizzat : doğrudan, aracısız olarak
bu’d-i mekân : mekânın uzaklığı
cem eden : toplayan, bir araya getiren
cevâhir : her birisi paha biçilmez değer taşıyan mücevherler
derece-i vüsûk : güvenilirlik derecesi
düstur : kâide, kural
fenn-i hikmet : varlıklardaki hikmetleri araştıran ilim, felsefe
hak : doğru gerçek
hakikat : doğru gerçek
harekât : hareketler, davranışlar
hatib-i kudsî : insanlara hak ve hakikatleri anlatan kutsal hatip
hayalât : hayaller
hayalen : hayal ederek
hayy : diri, canlı
hilkat-i âlem : varlıklar âleminin yaratılışı
hitaben : hitap ederek, seslenerek
hutbe-i ezeliye : ezelî hutbe; Ezelî olan Allah’ın insanlara ve cinlere bir hutbesi olan Kur’ân
hüsn-ü sîret : ahlâk ve sıfat güzelliği
hüsn-ü suret : dış görünüş güzelliği
irşadat : irşadlar; doğru yolu gösteren nasihat ve emirler
ittibâen : tâbi olarak
kâinat : evren
kat'î : kesin bir şekilde
kemâl-i ciddiyet : tam bir ciddiyet
keza : aynı, aynı biçimde
kitab-ı mu’cizülbeyan : açıklama ve izahları mu’cize olan kitap
kuvvet-i emniyet : güven verme özelliği
maahaza : bununla beraber, bununla birlikte
mâlik : sahip
mele-i âlâ : en yüce ve yüksek meclis
metanet : sağlamlık, kararlılık
mevcudat : varlıklar
minber-i saadet : Hz. Peygamber’in (a.s.m.) saadet kaynağı olan yüce makâmı
muammâ : anlaşılması zor olan sır
muhâkemat-ı akliye : akıl yürütmeler, değerlendirmeler
muhit : çevre, etraf
musaddak : doğrulanmış, onaylanmış
mürşid-i umumî : bütün insanlığı irşad edip doğru yolu gösteren
mütemessik : sıkı sıkıya yapışan; bağlanan
nâzil olan : inen, indirilen
nev-i beşer : insanlık
nurânî : nurlu, etrafına nur saçan
reşha : “sızıntı” mânâsını taşıyan başlıklardan her birisi
sadık : doğru
sâlik : bir yola giren, bir yolda gitmek
semere : meyve
sırr-ı hikmeti : gayelerinin esprisi
siyer-i nebeviye : Peygamberimizin hayatı
suret : biçim, şekil
şehadet : şahitlik, tanıklık
tarâvet : tazelik
tayy-ı zaman ve mekân : zaman ve mekân sınırlarını ortadan kaldırma
tılsım : sır, gizli gerçek
tûl-i zaman : uzun zaman dilimi
ubudiyet : kulluk
zât-ı muallâ : yüce zât
Yükleniyor...