Evvelki kısım ilim ve ittikan ile Sâniin masnuu olduğu gibi, ikinci kısım da aynen o Sâniin masnuu olacaktır. Her iki kısım da Sâniin ilmi ve müşahedesi altındadır. Bu itibarla, ecdadın iâdeten ihyası, evlâdının icadından daha garip değildir. Belki daha ehvendir. İşte bu mukayeseden anlaşıldı ki, vukuat-ı mâziye, Sâniin bütün imkânat-ı istikbaliyeye kàdir olduğuna şehadet eden birtakım mu’cizelerdir.

Evet, kâinat bostanında görünen şu mevcudat ve ecram, Hâlıklarının herşeye kadîr ve herşeye alîm olduğuna delâlet eden harikalardır.

Kezalik, nebatat ve hayvanat, envâıyla, efradıyla, Sânilerinin herşeye kàdir olduğuna şehadet eden san’at harikalarıdır. Evet, kudretine nisbeten zerrat ile şümus mütesâvi olduğu gibi, yaprakların neşriyle beşerin haşri de birdir. Ve keza, ağaçların çürümüş, dağılmış yapraklarının iâdeten ihyası arasında fark yoktur.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan büyük bir ölçüde tekrar ettiği ihyâ-yı arz ve toprak unsuruna nazar-ı dikkati celb ettiğinden, kalbime şöyle bir feyiz damlamıştır ki:

Arz, âlemin kalbi olduğu gibi, toprak unsuru da arzın kalbidir. Ve tevazu, mahviyet gibi maksuda isal eden yolların en yakını da topraktır. Belki toprak, en yüksek semâvattan Hâlık-ı Semâvata daha yakın bir yoldur. Zira, kâinatta tecellî-i rububiyet ve faaliyet-i kudrete ve makarr-ı hilâfete ve Hayy-u Kayyûm isimlerinin cilvelerine en uygun, topraktır. Nasıl ki arş-ı rahmet su üzerindedir; arş-ı hayat ve ihya da toprak üstündedir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dördüncü Reşha / Sonraki Risale: Şulenin Zeyli
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahfâd : torunlar
âlem : evren
alîm : bilen
arş-ı hayat ve ihya : hayatın ve hayat verip diriltmenin tecellî ettiği yer, makam
arş-ı rahmet : rahmet ve merhametin tecellî ettiği yer, makam
arz : yer, dünya
beşer : insan
bostan : bahçe
celb etmek : çekmek
cilve : görünme, yansıma
delâlet : delil olma
ecdad : atalar, cedler
ecram : gök cisimleri
efrad : fertler, bireyler
ehven : kolay
envâ : çeşitler, türler
evlât : çocuklar
evvelki : önceki
faaliyet-i kudret : Allah’ın güç ve iktidarıyla işlemesi, faaliyeti
feyiz : ilim, ilham
garip : tuhaf,
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
Hâlık-ı Semâvat : gökleri yaratan Allah
haşir : insanın öldükten sonra âhirette diriltilerek Allah’ın huzurunda toplanması
hayvanât : hayvanlar, canlılar
Hayy-u Kayyûm : her an diri olan ve herşeyi ayakta tutup varlığını devam ettiren Allah
i’lem eyyühe’l-aziz : ey aziz kardeşim bil ki!
iâdeten : eskiyi yerine getirerek; ölümden sonra çürüyüp dağılan bedeni tekrar inşa edip diriltmek şeklinde
icad : var etme, vücuda getirme
ihya : hayat verme, diriltme
ihyâ-yı arz : yeryüzünün diriltilmesi
imkânat-ı istikbaliye : gelecekte meydana gelmesi muhtemel olanlar
isal etmek : ulaştırmak, eriştirmek
itibar : –bakımdan, –açıdan
ittikan : sağlam ve pürüzsüz san’at yapma
kadîr : güç ve iktidar sahibi
kâinat : evren
keza : bunun gibi
kezâlik : bunun gibi, böylece, bu da böyle
kudret : güç, iktidar
Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan : açıklamaları mu’cize olan Kur’ân-ı Kerim
mahviyet : tevazu, alçakgönüllülük
makarr-ı hilâfet : hilâfet merkezi
maksud : kast edilen şey, gaye
masnu : san’at eseri varlık
mevcudat : var edilenler, varlıklar
mu’cize : bir benzerini yapma hususunda başkasını yapmakta aciz bırakan şey
mukayese : kıyaslama
müşahede : görme, gözlem
mütesavi : birbirine eş, birbiriyle eşit, iki şeyin birbiriyle aynı seviyede olması
nazar-ı dikkat : dikkat içeren bakış, dikkatli bakış
nebâtat : bitkiler
neşir : ölümünden sonra dirilme, iyi kötü yapılan her şeyin diriltildikten sonra sergilenmesi
nisbeten : göre, oranla
peyderpey : azar azar, yavaş yavaş
Sâni : herşeyi mükemmel bir san’atla yaratan Allah
semâvat : gökler
şehadet : şahitlik, tanıklık
şümus : güneşler
tecellî-i rububiyet : Allah’ın rububiyetinin, terbiye ve idare ediciliğinin yansıması
tecelliyat : tecelliler, yansımalar
tefâvüt : farklılık, farklı olma
tevazu : alçakgönüllülük
unsur : madde, temel madde
vukuat-ı mâzi : geçmişteki olaylar
zerrat : zerreler, atomlar
zira : çünkü
Yükleniyor...