Şûlenin Zeyli

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

İ’lem eyyühe’l-aziz! Bütün kâinatı ihata eden bir nurdan hiçbirşey gizlenemez. Ve gayr-ı mütenahi bir daire-i kudretten birşey hariç kalamaz. Ve illâ, gayr-ı mütenahinin tenâhisi lâzım gelir.

Ve keza, hikmet-i İlâhiye herşeye değeri nisbetinde feyiz veriyor. Ve herkes bardağına göre denizden su alabilir.

Ve keza, mukaddir olan Kadîr-i Hakîmin büyüğe olan teveccühü, küçüğe olan teveccühüne mâni olamaz

Ve keza, maddeden mücerred zahir ve bâtın olan muhît bir nazara, en büyük şey gibi, en küçük birşeyi mazhar ve mahal olduğu san’at nisbetinde büyür. Ve küçük şeylerin nevileri büyük olurlar.

Ve keza, azamet-i mutlaka şirketi asla kabul etmez.

Ve keza, fevkalâde bir suhulet ile, harika bir sür’atle, mu’ciz bir itkan ve intizam ile cûd-u mutlaktan akan âsârdan anlaşılıyor ki, mikrop gibi en küçük ve daha küçük havaî, mâî, türâbî hayvanlar boş zannedilen âlemin yerlerini doldurmuşlardır.
Önceki Risale: Şule / Sonraki Risale: Nokta
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya, evren
âsâr : eserler, varlıklar
azamet-i mutlaka : sınırsız büyüklük
bâtın : içte ve gizli olanı gören
bilhassa : özellikle
cûd-u mutlak : sınırsız cömertlik
daire-i kudret : Allah’ın kudret dairesi
fevkalâde : olağanüstü
feyiz : bolluk, bereket, lütuf
gayr-ı mütenahi : sonu olmayan, sonsuz
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
hariç : dışında
havaî : havaya ait, havada yaşayan
hikmet-i İlâhiye : İlâhî hikmet; Allah’ın gözettiği fayda ve gaye
i’lem eyyühe’l-aziz : ey aziz kadreşim bil ki!
icab ettirmek : gerektirmek
idrâk : anlayış, kavrayış
ihata eden : kapsayan
illâ : ancak
intizam : düzen, disiplin
itkan : sağlamlık
Kadîr-i Hakîm : herşeyi hikmetle yapan ve herşeye gücü yeten, sonsuz hikmet ve kudret sahibi Allah
karîb : yakın
keza : bunun gibi
kurbiyet : yakınlık
küre-i arz : yerküre, dünya
mahal : yer, mekân
mahfiyât : gizlilikler, gizli şeyler
mâî : suya ait, suda yaşayan
mâni : engel
mazhar : ayna, yansıma yeri
mu’ciz : mu’cize olan
muhabbet : sevgi
muhît : ihatalı, kuşatıcı
mukaddir : herbir şeyin kıymetini biçip, hassas ölçü ve miktarlarla takdir eden Allah
mücerred : soyut
nazar : bakış, görüş
nefis : bir kimsenin kendisi
nevi : çeşit, tür
nisbet : kıyas, oran
suhulet : kolaylık
şûle : parıltı
tenâhi : sona erme; sonlu olma
teveccüh : ilgi, yönelme
türâbî : toprağa ait, toprakta yaşayan
zahir : açıkta ve dışta olanı gören
zeyl : ek, ilâve
Yükleniyor...