İ’lem eyyühe’l-aziz! Siyah ve beyaz nakışlar ile nakışlı bir imâme ile küre-i arzın kafasını saran semâvat ve arzın Nâzım ve Hâlıkı olan Allah’ın ulûhiyetine lâyık mıdır ki, âlemin bazı safahatını miskin bir mümkine tevdi ve tefvîz etsin? Arşın Sahibinden maadâ arşın altındaki şeylere bizzat tasarruf eden imkân dairesinde kimse var mıdır? Kellâ! Çünkü o kudret kısa ve kasır olmayıp muhit bir kudret olduğundan, açık bir yer, bir delik kalmıyor ki, gayr müdahale etsin. Maahaza, ceberûtiyet ve istiklâliyetin izzeti ve kendini sevdirmek ve tanıttırmak muhabbeti, gayre müsaade etmiyor ki, arada ibâdullahın enzarını kendine celb eden ismî bir vasıta bulunsun. Maahaza, küll ile cüzde, nev’ ile fertte yapılan tasarrufat, birbirinin içinde mütedahil ve yekdiğerine mütesanit olduğundan, o tasarrufları ayrı ayrı faillere vermek mümkün değildir. Meselâ, âlemin nizam, intizam ve tasarrufunda arzın tedbiri dahildir. Arzın tedbirinde insanın da tedbiri dahildir. Ve aynı zamanda bu tasarrufat yapılırken, başka nevilerin de şuûnâtına bakılır. Ve hüceyrat-ı bedeniye ile zerrat dahi yaratılıyor. Ve hakezâ, bütün bu tasarrufat bütün safahata aynı kudret ile yapılır. Nasıl ki şemsin nurundan, katre ve kabarcıklara varıncaya kadar hiçbir şey hariç kalmıyor. Bütün eşya o nur ile tenevvür ediyor.

Kezalik, bütün tasarrufat, kudret-i ezeliyeye âittir. Başka birşeyin müdahalesi yoktur. Küreden zerreye varıncaya kadar o kudretin tasarrufundan hariç değildir.

Hülâsa: Arının dimağını, mikrobun gözünü tanzim eden Zât, senin ef’âl ve a’mâlini mühmel, başıboş, hesapsız, kitapsız bırakmayarak İmâm-ı Mübînde yazar. Ona göre muhaseben olacaktır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Zühre / Sonraki Risale: Şemme
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya, kâinat
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
arş : göğün en yüksek katı; Allah’ın büyüklüğünün ve yüceliğinin tecelli ettiği yer
arz : dünya
ceberûtiyet : daimî olan kudret büyüklük ve haşmet
celb etme : kendine çekme
cüz : kısım, parça
a’mâl : ameller, işler
azamet : büyüklük, yücelik
bâhir : parlak
binaenaleyh : bundan dolayı
burhan : güçlü ve sarsılmaz kesin delil, kanıt
camus : manda
cüz’î : küçük
daire-i ihâta : her şeyi içine alan, kapsayıp kuşatan daire, alan
delâlet : delil olma, gösterme
ef’âl : fiiler, işler
eşya : varlıklar
hariç : dışında
hikmet-i basîre : her şeyi gören hikmet; herşeyi belli bir gayeye göre yerli yerinde yapan Allah’ın hikmeti
hilkat : yaratılış
hilkat-i eşya : varlıkların yaratılışı
hülâsa : kısaca, özet
i’lem eyyühe’l-aziz : ey aziz kardeşim bil ki!
ihtiyar : irade, dileme, seçim gücü
iktidar : güç, kudret
İmam-ı Mübin : İlâhî ilim ve emrin bir unvanı; gayb âlemine bakan, eşyanın geçmiş ve geleceğine ait bilgi ve kurallarının yazıldığı kader defteri
inkısam : bölünme, parçalanma
irade : dileme, istek, tercih
iştigal etmek : meşgul olmak
kader : Allah’ın ezelî ilmi ile kâinatta olmuş ve olacak herşeyi bilip takdir etmesi, kâinatın plânı
kıyas etmek : karşılaştırmak
kudret : güç ve iktidar
kudret-i muhîta : herşeyi kuşatan sınırsız güç ve iktidar
külfet : güçlük, meşakkat, zorluk
kün emri : “kün = كُنْ”, yani “Ol” emri
masnû : san’at eseri varlık
mizan : terazi, ölçü
muhasebe : hesaba çekilme, sorgulanma
muhit : kapsama alanı, her şeyi içine alan, kuşatan
mühmel bırakmak : ihmal etmek
mümkin : varlığı ile yokluğu eşit olan, varlığı ancak Allah’ın var etmesine bağlı olan varlık
nihayet : son
sair : diğer
Sâni : her şeyi san’atla ve mükemmel bir şekilde yaratan Allah
seyyârât : gezegenler, gök cisimleri
sıfât : nitelikler, özellikler
şehadet : şahidlik, tanıklık
şems : güneş
şerik : ortak
tanzim etme : düzenleme
tasarruf-u mutlak : kayıtsız, sınırsız tasarruf, dilediği şeyi dilediği gibi yapma
tecezzî : bölünme, parçalanma
tedvir etmek : çekip çevirmek, idare etmek
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir şeye ve sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah
vahid : tek
vücuda gelmek : yaratılmak, meydana gelmek
zahiren : görünürde
zerre : atom, maddenin en küçük parçası
efdalü’l-halk : yaratılmışların en faziletlisi, en üstünü
enzar : bakışlar, dikkatler
eşya : varlıklar
fail : işi yapan, özne
fert : tek, birey
gayr : diğer, başkası
hakezâ : bunun gibi, böylece
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hariç : dışında
hüceyrat-ı bedeniye : beden hücreleri
i’lem eyyühe’l-aziz : ey aziz kardeşim bil ki!
ibâdullah : Allah’ın kulları
imâme : sarık
imkân dairesi : varlığı da yokluğu da eşit olan varlıklar dairesi, kâinat
intizam : düzenlilik, tertiplilik
istiklâliyet : bağımsızlık, birşeye bağlı olmayış
ittifak : birleşme, birlik; görüş, fikir birliği
izzet : değer, itibar, yücelik
kasır : eksik, noksan
katre : damla
kellâ : asla
kezalik : bunun gibi
kudret : Allah’ın güç ve iktidarı
kudret : güç ve iktidar
kudret-i ezeliye : Allah’ın ezelden beri var olan ve ezelî olan sonsuz güç ve iktidarı
küll : bütün, genel
küre : dünya
küre-i arz : yer küre, dünya
maadâ : –den başka, –in dışında
maahaza : bununla beraber
miskin : zavallı, muhtaç
muhit : herşeyi içine alan, kuşatan
müdahale : karışma
mümkin : varlığı ile yokluğu eşit olan, varlığı ancak Allah’ın var etmesine bağlı olan
mütedahil : iç içe, birbiri içinde
mütesanit olma : dayanışma içinde olma
nakış : işleme, süsleme
Nâzım : her şeyi en mükemmel şekilde düzenleyen, tanzim eden Allah
nev’ : çeşit, tür
nizam : düzen
safahat : sayfalar, alanlar, aşamalar
semâvat : gökler
seyyidü’l-enâm : bütün varlıkların efendisi
şems : güneş
şuûnât : fiiller, durumlar, haller, işler
tasarruf : dilediği gibi kullanma, yönetme
tasarrufat : dilediği gibi kullanmalar, icraat, yönetme
tedbir : çekip çevirme, ihtiyacını karşılama, idare etme
tefvîz etmek : vazifelendirmek, görevlendirmek
tenevvür etmek : nurlanmak, aydınlanmak
tevdi : birisine bırakmak, emanet etmek
ulûhiyet : ibadete ve itaat edilmeye lâyık olma, ilâhlık; Cenab-ı Allah’ın ilâhlığı
yekdiğeri : bir başkası
zerrat : zerreler
zerre : atom, maddenin en küçük parçası
Yükleniyor...