Lügatler :
âlem : dünya, kâinat
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
arş : göğün en yüksek katı; Allah’ın büyüklüğünün ve yüceliğinin tecelli ettiği yer
arz : dünya
ceberûtiyet : daimî olan kudret büyüklük ve haşmet
celb etme : kendine çekme
cüz : kısım, parça
a’mâl : ameller, işler
azamet : büyüklük, yücelik
bâhir : parlak
binaenaleyh : bundan dolayı
burhan : güçlü ve sarsılmaz kesin delil, kanıt
camus : manda
cüz’î : küçük
daire-i ihâta : her şeyi içine alan, kapsayıp kuşatan daire, alan
delâlet : delil olma, gösterme
ef’âl : fiiler, işler
eşya : varlıklar
hariç : dışında
hikmet-i basîre : her şeyi gören hikmet; herşeyi belli bir gayeye göre yerli yerinde yapan Allah’ın hikmeti
hilkat : yaratılış
hilkat-i eşya : varlıkların yaratılışı
hülâsa : kısaca, özet
i’lem eyyühe’l-aziz : ey aziz kardeşim bil ki!
ihtiyar : irade, dileme, seçim gücü
iktidar : güç, kudret
İmam-ı Mübin : İlâhî ilim ve emrin bir unvanı; gayb âlemine bakan, eşyanın geçmiş ve geleceğine ait bilgi ve kurallarının yazıldığı kader defteri
inkısam : bölünme, parçalanma
irade : dileme, istek, tercih
iştigal etmek : meşgul olmak
kader : Allah’ın ezelî ilmi ile kâinatta olmuş ve olacak herşeyi bilip takdir etmesi, kâinatın plânı
kıyas etmek : karşılaştırmak
kudret : güç ve iktidar
kudret-i muhîta : herşeyi kuşatan sınırsız güç ve iktidar
külfet : güçlük, meşakkat, zorluk
kün emri : “kün = كُنْ”, yani “Ol” emri
masnû : san’at eseri varlık
mizan : terazi, ölçü
muhasebe : hesaba çekilme, sorgulanma
muhit : kapsama alanı, her şeyi içine alan, kuşatan
mühmel bırakmak : ihmal etmek
mümkin : varlığı ile yokluğu eşit olan, varlığı ancak Allah’ın var etmesine bağlı olan varlık
nihayet : son
sair : diğer
Sâni : her şeyi san’atla ve mükemmel bir şekilde yaratan Allah
seyyârât : gezegenler, gök cisimleri
sıfât : nitelikler, özellikler
şehadet : şahidlik, tanıklık
şems : güneş
şerik : ortak
tanzim etme : düzenleme
tasarruf-u mutlak : kayıtsız, sınırsız tasarruf, dilediği şeyi dilediği gibi yapma
tecezzî : bölünme, parçalanma
tedvir etmek : çekip çevirmek, idare etmek
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir şeye ve sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah
vahid : tek
vücuda gelmek : yaratılmak, meydana gelmek
zahiren : görünürde
zerre : atom, maddenin en küçük parçası
efdalü’l-halk : yaratılmışların en faziletlisi, en üstünü
enzar : bakışlar, dikkatler
eşya : varlıklar
fail : işi yapan, özne
fert : tek, birey
gayr : diğer, başkası
hakezâ : bunun gibi, böylece
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hariç : dışında
hüceyrat-ı bedeniye : beden hücreleri
i’lem eyyühe’l-aziz : ey aziz kardeşim bil ki!
ibâdullah : Allah’ın kulları
imâme : sarık
imkân dairesi : varlığı da yokluğu da eşit olan varlıklar dairesi, kâinat
intizam : düzenlilik, tertiplilik
istiklâliyet : bağımsızlık, birşeye bağlı olmayış
ittifak : birleşme, birlik; görüş, fikir birliği
izzet : değer, itibar, yücelik
kasır : eksik, noksan
katre : damla
kellâ : asla
kezalik : bunun gibi
kudret : Allah’ın güç ve iktidarı
kudret : güç ve iktidar
kudret-i ezeliye : Allah’ın ezelden beri var olan ve ezelî olan sonsuz güç ve iktidarı
küll : bütün, genel
küre : dünya
küre-i arz : yer küre, dünya
maadâ : –den başka, –in dışında
maahaza : bununla beraber
miskin : zavallı, muhtaç
muhit : herşeyi içine alan, kuşatan
müdahale : karışma
mümkin : varlığı ile yokluğu eşit olan, varlığı ancak Allah’ın var etmesine bağlı olan
mütedahil : iç içe, birbiri içinde
mütesanit olma : dayanışma içinde olma
nakış : işleme, süsleme
Nâzım : her şeyi en mükemmel şekilde düzenleyen, tanzim eden Allah
nev’ : çeşit, tür
nizam : düzen
safahat : sayfalar, alanlar, aşamalar
semâvat : gökler
seyyidü’l-enâm : bütün varlıkların efendisi
şems : güneş
şuûnât : fiiller, durumlar, haller, işler
tasarruf : dilediği gibi kullanma, yönetme
tasarrufat : dilediği gibi kullanmalar, icraat, yönetme
tedbir : çekip çevirme, ihtiyacını karşılama, idare etme
tefvîz etmek : vazifelendirmek, görevlendirmek
tenevvür etmek : nurlanmak, aydınlanmak
tevdi : birisine bırakmak, emanet etmek
ulûhiyet : ibadete ve itaat edilmeye lâyık olma, ilâhlık; Cenab-ı Allah’ın ilâhlığı
yekdiğeri : bir başkası
zerrat : zerreler
zerre : atom, maddenin en küçük parçası