Arkadaş! Kur’ân da o defineyi keşfetmek için o denize dalmıştır. Fakat Kur’ân’ın gözü açık olduğundan, defineyi tamamıyla ihata ile görmüştür. Ve hakikate uygun bir tarzda tenasüp ve muvazeneye riayet ederek kemâl-i intizam ve ıttırad ile hakikatı izhar etmiştir.

Arkadaş! Nev-i beşerde envâen dalâlete düşen fırkaların sebeb-i dalâletleri, imamlarının kusurudur. Evet, imamları bâtından bahsetmişlerse de, meşhudatlarına itimad ve iktifa ederek esnâ-i tarikten dönmüşlerdir. Ve 1 حَفَظْتَ شَيْئًا وَغَابَتْ عَنْكَ اَشْيَاءُ kavline mâsadak olmuşlardır.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Cenâb-ı Hak seni ademden vücuda ve vücudun pek çok eşkâl ve vaziyetlerinden en yükseği Müslim sıfatı ile insan suretine getirmiştir. Mebde-i hareketin ile son aldığın suret arasında müteaddit vaziyetlerin, menzillerin ve etvar ve ahvâlin herbirisi sana âit nimetler defterine kaydedilmiştir. Bu itibarla, senin geçirmiş olduğun zaman şeridine elmas gibi nimetler dizilmiş, tam bir gerdanlık veya nimetlerin envâına bir fihriste şeklini veriyor. Binaenaleyh, geçirmiş olduğun vücudun her menzilinde ve vaziyetinde, etvarında, ahvâlinde, “Nasıl bu nimete vâsıl oldun? Ne ile müstahak oldun? Ve şükründe bulundun mu?” diye suale çekileceksin. Çünkü, vukua gelen haller suale tâbidir. Amma imkânda kalıp vukua gelmeyen şeyler suale tâbi değildir. Geçirmiş olduğun ahvâl, vukuattır. Gelecek ahvâlin ademdir. Vücut mes’uldür, adem ise mes’ul değildir. Öyle ise, mâzide şükrünü edâ etmediğin nimetlerin şükrünü kaza etmek lâzımdır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Bir şeyi muhafaza ettin, ezberledin ama, bir çok şey senden kayboldu.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Habbe / Sonraki Risale: Zeylü'z-Zeyl
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem : yokluk, hiçlik
ahvâl : haller; davranışlar
bâtın : bir şeyin iç yüzü, aslı, esası
binaenaleyh : bundan dolayı
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
dalâlet : hak yoldan sapkınlık
define : hazine
edâ etmek : bir şeyi olması gereken vaktinde yapmak, yerine getirmek
envâ : neviler, türler
envâen : çeşit çeşit olarak
esnâ-i tarik : yolculuk esnasında, sırasında
eşkâl : şekiller; tarzlar, biçimler
etvar : haller, tavırlar
fırka : topluluk, grup
fihriste : ana özelliklerin sıralandığı liste, muhteva
hakikat : gerçek
i’lem eyyühe’l-aziz : “Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!” mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir söz
ihata : kuşatma, kapsama; etraflıca bilme
iktifa etmek : yetinmek
imam : önder, lider
imkân : varlığı ile yokluğu eşit olup varlığı ancak Allah’ın var etmesine bağlı olanlar, yaratılanların tamamının oluşturduğu âlem
itimad etmek : güvenmek
izhar etmek : göstermek, açığa çıkarmak
kavl : söz
kaza etmek : yapılması gereken ancak vaktinde yapılmayan bir şeyi sonradan yapmak, yerine getirmek
kemâl-i intizam ve ıttırad : tam ve mükemmel bir düzen, sistem ve ahenk
mâsadak olmak : doğrulayıcı ve onaylayıcı olmak
mâzi : geçmiş zaman
mebde-i hareket : hareketin başlangıcı; ruhun üflenmesiyle olan ilk hareket
menzil : durak, uğranılan yer
menzil : durak, yer
mes’ul : sorumlu
meşhudat : gözlemler, mânevî âlemde görülen şeyler
muhafaza etmek : korumak
muvazene : denge
müstehak olma : hak etme, lâyık olma
müteaddit : bir çok, çeşitli
nev-i beşer : insanlar
nimet : iyilik, lütuf, ihsan
riayet etmek : uymak, gözetmek
sebeb-i dalâlet : doğru yoldan sapıtma sebebi
sıfat : özellik, nitelik
sual : soru, sorgu
suret : görüntü, biçim, şekil
şükür : teşekkür etme, methetme ve övme
tâbi : bağlı
tenasüp : uyum, uygunluk
vâsıl olmak : kavuşmak, ulaşmak
vaziyet : durum, hâl
vukua gelme : meydana gelme, olma
vukuat : gerçekleşmiş olanlar, meydana gelen olgular
vücud : varlık, var olma
Yükleniyor...