İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsanı havalandırıp baş aşağı felâkete atan şöyle bir hâl var: İstihkak nazara alınmayarak, Hakkın takdiri hakkında tefrit veya ifrat yapılır. Ve kuvvetine, kıymetine bakılmayarak küçük veya büyük bir yük altına alınır gibi gayr-ı insanî haller insanı insaniyetten düşürür, ya zulme, veya kizbe sevkeder. Meselâ, bir fırka askerin mümessili bir nefer, bütün askerlik umûrunu bilmek; veya bir katre sudaki timsalinden, şemsin azametini göstermek talebinde bulunmak, en yüksek bir insafsızlıktır. Çünkü, vasıfla ittisaf arasında fark vardır. Meselâ, Katredeki timsal, şemsin evsâfını gösterir; ama o evsaf ile muttasıf olamaz.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Vücut nev’inde tezâhüm yoktur. Yani, pek çok âlemler, haller, vücut sahnesinde içtima eder, birleşirler. Meselâ, gece zamanı duvarları camdan olan ve elektrik yanan bir odaya girdiğin vakit, âlem-i misale bir pencere hükmünde olan camlarda pek çok menzilleri, odaları göreceksin.

Saniyen: Odada otururken, kemâl-i suhulet ile o misalî odalarda her çeşit tebdil, tağyir, tasarruf edebilirsin.

Salisen: Odadaki elektrik, elektrik misallerinin en uzağına en yakındır. Çünkü, o misalî misallerin kayyûmu odur.

Rabian: Bu maddî vücudun bir habbesi, bir parçası, o misalî vücudun bir âlemini içine alabilir.

Bu dört hüküm, Vâcib ile âlem-i mümkinat arasında da câridir. Çünkü mümkinatın vücudu, vâcibin nurundan bir gölge olduğu cihetle, vehmî bir mertebededir. Vâcibin emriyle vücud-u hariciyeye girer. Sâbit ve müstakar kalır. Demek mümkinatın vücudu bizzat hakikî bir vücud-u haricî olmadığı gibi, vehmî veya zâil bir zıll de değildir. Ancak, Vâcibü’l-Vücudun icadıyla bir vücuttur.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Habbe / Sonraki Risale: Zeylü'z-Zeyl
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya
âlem-i misal : bütün varlıkların ve olayların görüntülerinin yansıdığı madde ötesi âlem
âlem-i mümkinat : mümkin varlıklar âlemi; varlığı ile yokluğu eşit olup varlığı ancak Allah’ın var etmesine bağlı olanlar, yaratılanların tamamının oluşturduğu âlem
azamet : büyüklük, yücelik
câri : geçerli
cihetiyle : yönüyle
evsâf : sıfatlar, özellikler, nitelikler
felâket : belâ, musibet
fırka : tümen
gayr-ı insanî : insana ait olmayan, insana yakışmayan şeyler
habbe : dane, tohum
Hak : herşeyi hakkıyla yaratan, varlığı hak olan ve her hakkın sahibi olan Allah
hal : tavır, durum
i’lem eyyühe’l-aziz : “Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!” mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir söz
içtima etmek : toplanmak, bir araya gelmek
ifrat : normalden yukarı sapma, aşırılık
insafsızlık : vicdansızlık
insaniyet : insanlık
istihkak : hak etme, lâyık olma
ittisaf : vasıflanma, nitelenme
katre : damla
kayyûm : bir şeyi ayakta tutan, devam ettiren sebep
kemâl-i suhulet : tam bir kolaylık
kizb : yalan
menzil : yer, durak
mertebe : derece
misal : görüntü
misalî : görüntüden ibaret
muttasıf : vasıflanmış, nitelendirilmiş
mümessil : temsilci
mümkinat : varlığı ile yokluğu eşit olup varlığı Allah’ın var etmesine bağlı olanlar
müstakar : yerleşmiş, karar kılmış
nazara almak : dikkate almak
nefer : rütbesiz asker, er
nev’ : tür, cins
nur : aydınlık
rabian : dördüncü olarak
sabit : yerinde duran, varlık dünyasındaki yerine yerleşmiş
salisen : üçüncü olarak
saniyen : ikinci olarak
sevketmek : yöneltmek, yönlendirmek
şems : güneş
tağyir : başkalaşım
takdir : belirleme
tasarruf : dilediği gibi kullanma, yönetme, idare etme
tebdil : değişim
tefrit : normalden aşağı olma, tersine aşırılık
tezâhüm : birbirine sıkıntı verme, sürtüşme, sıkışma
timsal : görüntü
umûr : işler
Vâcib (Vâcibü’l-Vücûd) : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir şeye ve sebebe ihtiyacı olmayan Allah
vasıf : sıfat, nitelik, özellik
vehmî : varsayılan, olmadığı halde var kabul edilen
vücud-u harici : ortaya çıkmış olan, görünen varlık
vücut : var oluş, varlık
zulüm : haksızlık
Yükleniyor...