Kezalik, pek geniş gaybî âlemlerin de bu küçük arzda içtimâları mümkündür. Evet, hava, su, insanın yürüyüşüne, cam ziyanın geçmesine, şuâın röntgen vasıtasıyla kesif cisimlere bile nüfuzuna ve akıl nuruna, melek ruhuna, demirin içine hararetin akmasına, elektriğin cereyanına bir mâni yoktur. Kezalik, bu kesif âlemde ruhânîleri deverandan, cinnîleri cevelandan, şeytanları cereyandan, melekleri seyerandan men edecek bir mâni yoktur.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Göz, lâmba, şems gibi nur ve nurânî şeylerde cüz’î-küllî, cüz-küll, bir-bin müsavidir. Evet, şemse bak: Onun timsalleriyle seyyârat, denizler ve havuzlar, katre, kabarcıklar gibi bütün şeffaf şeyler, kemâl-i suhuletle temessül ediyorlar. Kezâlik, Şems-i Ezelî şu kâinat kitabında bütün babları, fasılları, satırları, cümleleri, harfleri def’aten, bilâ-külfet yazıyor. Ve ba’sü ba’delmevtte dahi aynı bu suhulet vardır. “Hilkatiniz ve ba’siniz, bir nefsin hilkat ve ba’si gibidir” diye Kur’ân-ı Kerim emrediyor!

İ’lem eyyühe’l-aziz! Herşeyi tahrik eden zerrât-ı müteharrikenin, muayyen hadlerine kadar hareket ettikten sonra tevakkuf ve durmalarına dikkat eden adam anlar ki, herşeyin hududunda daima harekette bulunan zerratı durdurup geri çeviren bir hudut bekçisi vardır; o zerratı taşmaktan men’ediyor. O bekçi ise, muhit bir ilmin tecellîsidir ki, o tecellî kadere, kader de miktara, miktar da kalıba tahavvül eder. Demek, herşey, içerisindeki zerrata bir kalıptır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Habbe / Sonraki Risale: Zeylü'z-Zeyl
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya, evren
arz : dünya
ba’s : diriltme
ba’sü ba’delmevt : ölümden sonra yeniden dirilme
bab : ana bölüm, bahis
bilâ-külfet : zorluksuz
cereyan : akma, akım, dolaşım
cevelan : dolaşma, gezme
cinnî : cin taifesinden olan, cinler
cüz’î-küllî : ferd-tür; birey-sınıf
cüz-küll : parça-bütün
def’aten : birden bire, bir defada, bir anda
deveran : dönüp dolaşma
fasıl : ara bölüm
gaybî : bilinmeyen, gayba ait olan
had : sınır
hararet : ısı, sıcaklık
hilkat : yaratılış, yaratma
hudud : sınırlar
i’lem eyyühe’l-aziz : “Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!” mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir deyim
içtimâ : toplanma, bir araya gelme
ihtilâl : karışıklık, kargaşa
izah etmek : açıklamak
kader : Allah’ın ezelî ilmi ile kâinatta olmuş ve olacak herşeyi bilip takdir etmesi, plânlaması
kâinat : evren
kalıp : ölçek
katre : damla
kemâl-i suhulet : tam bir kolaylık
kesif : katı, yoğun
kezalik : bunun gibi
kitab-ı âlem : âlem kitabı, kâinat
maddiyat : maddi şeyler
mâni : engel
men etmek : yasaklamak
muayyen : belirlenmiş, kararlaştırılmış
muhit : kuşatıcı, kapsamlı, geniş
müsademe : çarpışma
müsavi : eşit, denk
müzahame : sıkışma, sürtüşme, birbirine zahmet verme
nefis : can, hayat, hayat sahibi bir canlı
nur : aydınlık
nurânî : nurlu, nura ait
nüfuz : etki, tesir
ruh : hayat kaynağı, can, cevher
ruhânî : maddî yapısı olmayan, lâtif varlık
seyeran : seyahat, gezinme
seyyârat : gezegenler
suhulet : kolaylık
şems : güneş
Şems-i Ezelî : Ezelî Güneş; bütün varlıkları yokluk karanlığından varlık aydınlığına çıkaran ve onlara hayat veren Allah
şuâ : ince ışık hüzmesi, parıltısı
tahavvül etmek : değişmek, dönüşmek
tahrik etme : harekete geçirme
tecellî : yansıma
tefsir etmek : açıklamak, izah etmek
temessül etmek : belirmek, görünmek
tevakkuf : durma, duraklama
timsal : görüntü
zerrat : zerreler; maddenin en küçük parçaları, atomlar
zerrât-ı müteharrike : hareketli zerreler, atomlar
ziya : ışık
Yükleniyor...