Unsuru’l-Akîde

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَشْهَدُ اَنْ لآٰ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ
1

Bu kelime-i âliye, üssü’l-esas-ı İslâmiyet olduğu gibi, kâinat üstünde temevvüc eden İslâmiyetin en nurânî ve en ulvî bayrağıdır. Evet, misak-ı ezeliye ile peyman ve yeminimiz olan iman, bu menşur-u mukaddeste yazılmıştır. Evet, âb-ı hayat olan İslâmiyet ise, bu kelimenin aynülhayatından nebean eder. Evet, ebede namzet olan nev-i beşer içinde saadet-sarây-ı ebediyeye tayin ve tebşir olunanın ellerine verilmiş bir ferman-ı ezelîdir. Evet, kalb denilen avâlim-i gayba karşı olan penceresinde kurulmuş olan lâtife-i Rabbâniyenin fotoğrafıyla alınan timsal-i nurâniyle Sultan-ı Ezel’i ilân eden harita-i nuraniyesidir ve tercüman-ı beliğidir. Evet, vicdanın esrarengiz olan nutk-u beliğanesini cemiyet-i kâinata karşı vekâleten inşad eden hatib-i fasîhi ve kâinata Hâkim-i Ezel’i ilân eden imanın mübelliğ-i beliği olan lisanın elinde bir menşur-u lâyezâlîdir.

İşaret

Bu kelime-i şehadetin iki kelâmı birbirine şahid-i sâdıktır ve birbirini tezkiye eder. Evet, ulûhiyet nübüvvete burhan-ı limmîdir. Muhammed Aleyhisselâm, Sâni-i Zülcelâle zâtıyla ve lisanıyla burhan-ı innîdir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur ve yine şehadet ederim ki Hz. Muhammed (a.s.m.) Allah’ın resulüdür.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âb-ı hayat : hayat suyu, içene hayat veren su
Aleyhisselâm : Allah’ın selâmı onun üzerine olsun
avâlim-i gayb : gayb âlemleri; görünmeyen dünyalar, âlemler
aynülhayat : hayatın pınarı, kaynağı
burhan-ı innî : tümdengelim; olaylardan kanunlarına, sonuçlardan sebeblerine ve eserden müessire olan delil (dumanın ateşe delil olması gibi)
burhan-ı limmî : tümevarım; Eseri meydana getirenden esere olan delil (ateşin dumana delil olması gibi)
cemiyet-i kâinat : kâinat cemiyeti, dayanışma içinde olan kâinattaki tüm varlıklar
ebed : sonsuzluk
ferman-ı ezelî : ezelî buyruk, hükmü belli bir zamanla kayıtlı olmayan ferman
Hâkim-i Ezel : hükümranlığı ve hâkimiyeti bütün zamanları kaplayan Allah
harita-i nuraniye : nurlu harita
hatib-i fasîh : düzgün ve anlaşılır bir şekilde konuşma yapan
inşad etme : (şiir, kaside gibi vs.) okuma
kelâm : ifade, söz
kelime-i âliye : yüce mânâlar ifade eden cümle
kelime-i şehadet : “Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ederim” sözü
lâtife-i Rabbâniye : insanın kalbine bağlı ve bütün duygularının sultanı olan ince bir duygu, İlâhî hakikatlerin hissedildiği duygu
menşur-u lâyezâlî : hükmü sonsuza kadar devam eden ferman
menşur-u mukaddes : mukaddes ferman
misak-ı ezeliye : ezeldeki andlaşma; Cenâb-ı Hakkın ezelî âlemde bütün ruhlara “Ben sizin Rabbiniz değil miyim” diye sorduğunda bütün ruhların, “belâ” “Evet, sen bizim Rabbimizsin” diye cevap vermeleriyle gerçekleşen yemin
mübelliğ-i beliğ : noksansız ve belâgatli bir şekilde tebliğ eden
namzet : aday
nebean etmek : kaynamak (suyun bir kaynaktan çıkması)
nev-i beşer : insanlar, insanlık alemi
nurânî : aydınlık, nurlu
nutk-u beliğane : belâgatlı nutuk; düzgün ve muhatabın hâline uygun bir şekilde yapılan konuşma
nübüvvet : peygamberlik
peyman : yemin, and, kasem
saâdet-sarây-ı ebediye : sonsuz mutluluk sarayı; ebedî âhiret mutluluğunun yaşandığı Cennet
Sâni-i Zülcelâl : sonsuz yücelik ve haşmet sahibi olan ve herşeyi san’atla yaratan Allah
Sultan-ı Ezel : hüküm ve saltanatı bütün zamanları kaplayan Allah
şahid-i sadık : doğru şahit
tebşir : müjdeleme
temevvüc etme : dalgalanma
tercüman-ı beliğ : çevirileri açık seçik ve muhatabın hâline uygun tercüman
tezkiye etme : doğrulama, eksik ve kusurlar hususunda temize çıkarma
timsal-i nurâni : nurlu ve aydınlık görüntü, yansıma
ulûhiyet : ilâhlık; Allah'ın kâinattaki tasarruf ve hâkimiyeti ile herşeyi kendisine itaat ettirmesi
ulvî : yüce, büyük
üssü’l-esas-ı İslâmiyet : İslâmiyetin en önemli temeli
vekâleten : vekil olarak
Yükleniyor...