İşaret

Gayr-ı mütenahi olan mârifetullah, böyle mahdut olan kelâma sığışmaz. Binaenaleyh, kelâmımdaki iğlâkın mâzur tutulması mercûdur.

Tenbih

Bervech-i âtî kelâmdan maksat, muhakeme ve muvazenenin tarikini göstermektir. Tâ ki, mecmuunda hakikat tecellî etsin. Yoksa zihnin cüz’iyeti sebebiyle, o mecmuun herbir cüz’ünde neticenin tamamını taharrî etmek, kuvve-i vâhimenin tasallut ve tereddüdüyle hakikati evham içinde setretmektir.

Mukaddeme

Hakikatin keşfine mani olan arzu-yu hilâf ve iltizam-ı muhalif ve taraftar-ı nefis cihetiyle asılsız evhamını bir asla ircâ etmekle kendini mâzur göstermek; ve müşterinin nazarı gibi yalnız meâyibi görmek; ve çocuk tabiatı gibi bahaneyle mahane tutmak gibi emirlerden nefsini tecridle şartıma müraat edebilirsen, huzur-u kalb ile dinle:..
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

arzu-yu hilâf : muhalefet etme, karşı koyma arzusu
asl : temel
avalim-i gaybiye : gayb alemleri, görünmeyen dünyalar
bervech-i âtî : gelecek tarz üzere, aşağıda olduğu gibi
binaenaleyh : bundan dolayı
cemî : bütün
cihet : yön
cüz’ : kısım, parça
cüz’iyet : bireysellik, sınırlı oluş
emir : durum, özellik
enmuzec : örnek, model
evham : asılsız vehimler ve kuruntular
gayr-ı mahdude : sınırsız
gayr-ı mütenahi : sonu olmayan, nihayetsiz
hakikat : asıl, esas, doğru, gerçek
hayretbahşâ : hayret verici
huzur-u kalb : kalb huzuru, gönül rahatlığı
iğlâk : kapalılık
iltizam-ı muhalif : karşı tarafın fikrine taraftar olma
imkânat : imkânlar, ihtimaller, olasılıklar
intâc etme : netice verme, sonuç verme
ircâ : döndürme, yönlendirme
kelâm : ifade, söz
keşf : gizli bir şeyin ortaya çıkartılması
kuvve-i vâhime : vehim ve hayal gücü
mabeyn : iki veya daha fazla şeyin arasında
mahdut : sınırlı, sınırlanmış
mârifetullah : Allah’ı bilme ve tanıma
mâzur : mazeretli, özürlü
meâyip : noksanlıklar, ayıplar, kusurlar
mecmu : bütün, genel
mercû : rica olunan
mesâlih : maslahatlar, faydalar
muhakeme : hüküm vermek için delilleri inceleme; yargılama
mukaddeme : giriş, başlangıç
muvazene : karşılaştırma, iki şeyin birbirine denk olup olmadığını anlamak maksadıyla ölçme
müraat etme : riayet etme, uygun hareket etme
mütereddit : kararsız, şüpheye düşmüş
nazar : bakış, dikkat
sair : diğer, başka
Sâni : herşeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah
setretmek : örtmek, gizlemek
sıfât : nitelikler, özellikler
şehadet : şahitlik, tanıklık
taharrî etme : araştırma
taraftar-ı nefis : nefse taraftar olma
tarik : yol, usûl
tasallut : musallat olma, ilişme
tecellî etme : belirme, görünme
tecrit : soyutlama, yalnız başına bırakma
tenbih : ikaz, uyarı
tereddüd : şüphe
vücûb-u vücûd : varlığı zorunlu olan, yok olması düşünülemeyen, var olmak için hiç bir sebebe muhtaç olmayan varlık; Allah
vücuh : taraflar, yönler
zerrât-ı kâinat : kâinattaki zerreler, atomlar
Yükleniyor...